13 Kasım 2009 Cuma

RAULISMO


Raul demek Real Madrid demek. Çok özel görüntüleri eşliğinde UEFA Magazin programına konuk oldu bu hafta Raul Gonzalez. Kendisini Athletico Madrid'de keşfeden hocası Emilio Mauri dahil herkes O'nu konuşuyor bu programda. Kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Ben bile hazırlarken heyecan içinde kaldım.
Şampiyonlar Ligi Özel bu Cumartesi saat 12.30'da Star'da.

12 Kasım 2009 Perşembe

SIRADAKİ GELDİ


Sezona üç kupa hedefiyle başlayan Real Madrid'in hedefini 2'ye indiren Alcorcon, İspanya Kral Kupasında bu kez Barcelona'yla eşleşti. İlk maç 5,6 ya da 7 Ocak'ta Alcorcon'un Real Madrid'i 4'lediği Santo Domingo Stadında oynanacak. Alcorcon Real Madrid'i elememiş olsaydı Barcelonalı oyuncular belki maça daha rahat çıkabilirlerdi ama bu durum Barcelona'nın işini zorlaştıracaktır. Bakalım Alcorcon bir sürprize daha imza atabilecek mi. Bekleyip göreceğiz. Bu arada kupada diğer eşleşmelerde ön plana çıkanlar, Atletico Madrid-Sevilla ve Valencia-Villareal eşleşmeleri....

HANGİSİ DAHA BÜYÜK


Di Stefano, Messi ve Maradona... Sanırım sorunun cevabı için M.T.'nin anket düzenlemesi daha mantıklı olacak. Fikrimi sorarsanız çaktırmayın ama sağdaki sağdaki....

11 Kasım 2009 Çarşamba

EFSANELER


Soru: 3 efsane bir kareye sığar mı?
Cevap: Bal gibi de sığar.

Collina, Hierro ve Bülent Korkmaz. Üçü de yaşayan efsanelerden. 2000-2001 sezonunda o tarihi Galatasaray-Real Madrid maçından ilginç bir kare. Sempatik kel hakem almış karşısına nutuk atıyor kaptanlara. Onlar da eller belde kuzu kuzu dinliyorlar. Bir İtalyan, bir İspanyol ve bir Türk hangi ortak dilde anlaşırlar bilemedim. Muhtemelen sağlam bir İngilizce parçalanıyordur Ali Sami Yen semalarında.
Pierluigi Collina şu an İtalya Hakem Kurulu'nda görev yapıyor. Bülent Korkmaz'ın Azerbaycan serüveni devam ediyor. Fernando Hierro nerelerde bilen var mıdır?

10 Kasım 2009 Salı

HAYAT KISA


Robet Enke. 32 yaşındaydı. Futbolunun en güzel çağındaydı. Milli takıma bile çağrılmıştı. Şimdi gördüm vefat haberini. Ruhu şad olsun.

LUCHO'NUN HAYALİ


Lucho Gonzalez:
-''Buradan sallasam skorboardu vurabilir miyim acaba?''

PEP SAMİ YEN'E GELMİŞ


Tarih 23 Kasım 1994. Çok değil 12 gün sonra 15. senesi dolacak. Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki peşpeşe 2. senesi. Takımlar seremoniye çıkıyor. Önde Kaptan Bülent, hemen ardında Steauce, saçsız kral Suat ve rahmetli Sedat Balkanlı. Pep Guardiola'nın yüzünde ''maç bitse de evimize gitsek'' ifadesi. Önündeki kaleci bozuntusu da şimdiki öğrencisi Sergio Busquets'in babası Carles Busquets.

Akın Göksu'nun eşsiz! anlatımı ve Hayri Hiçler'in doyumsuz yorumları maçı cehenneme çevirse de Galatasaray ilk yarıyı 1-0 geride tamamlamasına rağmen Hakan Şükür'ün penaltısı ve Arif'in enteresan golüyle Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk galibiyetini alarak Katalanları 2-1 mağlup etmeyi başarmıştı.
Rubin Kazan gibi Galatasaray da Şampiyonlar Ligi'nde ilkleri Barcelona'da yaşamıştı zaten. İlk maçını Barcelona'ya karşı oynamış, ilk galibiyetini de yine Barcelona'ya karşı almıştı Sarı Kırmızılılar

YA TUTARSA?


Rubin Kazan bu sezon Şampiyonlar Ligi'ne en çok tat veren yeni takım. Mahalleye yeni taşındı ama mahallenin büyük abisini alaşağı etti iki haftada. Kazanlı gazeteci Aleksandr Medvedev; Rubin'in Rusya Premie Lig'e yükseldiği ilk sezon Centralnyı Stadı'nın duvarına ''Rubin Kazan:3 - Barcelona:0'' yazıldığını aktarıyor. Belki 3 tane atmadılar ama Barça'yı Camp Nou'da devirmekle kalmayıp kendi sahalarında 1 puan almayı da başardılar.
Taraftar takımlarına olan inançlarını pankartlara taşımış Kazan'da.
''RUBIN FOR THE FINAL IN MADRID'' diyorlar. Bu kadarı abartı elbette. Ama onların Camp Nou'da Barcelona'yı devireceğine de kimse ihtimal vermiyordu. Ya tutarsa?

Bu arada bir türlü milli oldurtulmayan Gökdeniz Karadeniz milli gururumuz olmaya devam ediyor. Takımı ikinci kez Rusya'da şampiyonluğa koşarken, O'nu izleyen Türklerin şanlı Türk bayrağımızla tribünlerdeki yerlerini almaları göğsümüzü kabartıyor.

ASLA UNUTMAYACAĞIZ