17 Ekim 2009 Cumartesi

CHAMPIONS LEAGUE MD #3


*Didier Deschamps profesyonel futbolculuk yaşantısında kupayı Marsilya ile kazanmayı başarmıştı. Şimdi Marsilya'nın teknik direktörü olarak görev yapıyor.
* Sevilla ve Glasgow Rangers geçen sezon UEFA Kupası grubunda da karşı karşıya gelmiş ve maçı İspanyol temsilcisi 2-0 kazanmıştı.
* Rumen şampiyonu Unirea Urziceni'yi Ibrox'ta ağırlayacak olan Glasgow Rangers daha önce Rumen takımlarına karşı hiç kaybetmedi.
* Manchester United 2008 yılında penaltı atışlarıyla kupayı kazandığı Luzhniki Stadına CSKA Moskova maçıyla geri dönüyor.
* CSKA Moskova sahasında oynadığı son 6 Avrupa Kupası maçını kazanırken, Kırmızı Şeytanlar son 13 deplasman maçında kaybetmedi.
* Beşiktaş Alman rakiplerine karşı son 5 maçını da kaybetti.
* Real Madrid ve Milan toplamda 16 Avrupa kupası kazandılar.
* Real Madrid, Milan karşısında 11 maçın 9'undan galibiyetle ayrıldı.
* AZ Alkmaar'ın sahibi DSB Bank iflasın eşiğinde.
* Liverpool ve Lyon Avrupa kupaalarında şimdiye kadar hiç karşı karşıya gelmediler.
* Liverpool Fransız rakiplere karşı evinde oynadığı 11 maçın 9’unu kazandı.
* Marsilya'nın teknik direktörü Didier Deschamps ve golcüsü Fernando Morientes, 2004 yılında final oynayan Monaco'da birliktelerdi.

FUTBOL DOLU GÜNLER


17 Ekim Cumartesi
14:30 St Johnstone-Rangers / Euro Futbol
14:45 Aston Villa-Chelsea / Spormax
16:00 Denizlispor-Bursaspor / Lig TV
17:00 Celtic-Motherwell / Euro Futbol
17:00 Manchester United-Bolton / Spormax
17:00 Stoke City-West Ham / Spormax
19:00 Juventus-Fiorentina / NTV Spor
19:00 Konyaspor-Mersin İdman Yurdu / D Spor
19:00 Nottingham Forest-Newcastle / Futbol Smart
20:00 Beşiktaş-Kasımpaşa / Lig TV
20:00 Nancy-Marsilya / Kanal A
20:45 Twente-AZ Alkmaar / Euro Futbol
21:00 Real Madrid-Valladolid / NTV
21:45 Genoa-İnter / NTV Spor
22:00 Lille-Rennes / Kanal A
23:00 Valencia-Barcelona / NTV

18 Ekim Pazar
00:30 Sao Paulo-Atletico MG / Spormax
13:00 Lokomotiv Moskova-Spartak Moskova / Spormax
15:00 Blackburn-Burnley / Spormax
16:00 Gaziantepspor-Fenerbahçe / Lig TV
17:30 Sparta Rotterdam-Feyenoord / Futbol Smart
18:00 Wigan-Manchester City / Spormax
19:00 Dardanelspor-Çaykur Rizespor / D Spor
20:00 Galatasaray-Trabzonspor / Lig TV
22:00 Palmeiras-Flamengo / Spormax
21:45 Milan-Roma / NTV Spor
22:00 Toulouse-Paris SG / Kanal A

19 Ekim Pazartesi
19:00 Kayseri Erciyesspor-Kocaelispor / D Spor
22:00 Fulham-Hull City / Spormax

SHEVA


Chelsea'nin ardından Premier Lig'de kalibresi daha düşük bir takıma gitmeyip yuvaya dönmekle doğru bir seçim yaptı bence. Henüz 33 yaşında. Henüz diyorum çünkü Tugay'ın 40'ına gelince futbolu bırakmasının ardından 33 yaş genç geliyor artık. Bir zamanlar ki ekürisi, Fenerbahçe'nin gol makinesi Robrov eşlik edemiyor O'na forvet hattında. Fakat Rebrov, Rubin Kazan macerasının ardından bu sezon Dinamo Kiev'de Valeri Gazzeev'in yardımcılığını yapıyor.
Yakışıyordu Kırmızı-Siyah Sheva'ya. Bir karar hayatını değiştirdi, parayı tercih etti. Hani kim olsa aynı şeyi yapardı belki de. Gençlerden daha fazla çalışıyor şimdi antrenmanlarda. En az 3 sene daha oynar (keyfi isterse). Öyle ya da böyle bir nesil de Shevchenko'yla büyüdü.
Şimdi düşünüyorum da; değişen tek şey saçları mı acaba?

16 Ekim 2009 Cuma

ALVES&XAVI&VALDES


Kafalarının içinden neler geçiyor bilinmez ama kötü kötü bakıyorlar Dinamo Kiev kalesine. Fonda da Valdes açma germe yapıyor heralde.

BİR GOLÜN ARDINDAN


Bosnalı golcü Edin Dzeko, Old Trafford'da golünü atıyor ve taraftarlarının bulunduğu bölüme doğru koşarak gol sevincini kutluyor. En büyük hayali vatandaşı Elvir Bolic'ten sonra Old Trafford'da tarih yazmaktı. Takımını öne de geçirdi ama ne yazıkki bu gol yetmedi. Arka planda ise O'nu alkışlayan bir Manchester United taraftarı...
Düşündüm de bu tablo burada olsa; o alkışlayan, üstelik takımı 1-0 mağlup duruma düşmüşken bu hareketi yapsa ne hale gelirdi kimbilir.

15 Ekim 2009 Perşembe

NASIL YANİ?


Fotoğraf Unirea Urziceni-Stuttgart maçından. Unirealı futbolcunun kim olduğunu çıkaramadım henüz. Yalnız O'nu bu hale getiren ne önemli olan nokta orası bence.
Not: Fotoğrafta photoshopun f'si bile yoktur (tuhaf bi cümle oldu ama neyse).

O AN


''The Miracle of İstanbul'' diyor Liverpoollular bu final için. Yani İstanbul Mucizesi. Milan fırtına gibi başlamış, Liverpool ise 6 dakikada attığı 3 golle getirmişti finalin sonunu. Yalan yok İtalyanları tutuyordum o maçta. Çocukluğumdan beri de öyledir. Bu kez farklıydı ama. Bunun adı tam bir finaldi.
Olimpiyat Stadı'na yakın oturmanın bedelini elektriklerin 9 kez kesilmesiyle ödedik biz de o gece ailece. Neyseki penaltılarda Einstein'ın ruhu gelip evimizi aydınlattı da kupa seremonisini görebildik.
120 dakika ve penaltılar sona erdikten sonra balkona çıktığımda gökyüzündeki o muhteşem parıltıyı hatırlıyorum. Olimpiyat'ın ışıkları odama kadar süzülüyordu neredeyse. Milan'a mı üzülsem, futbolun büyüsüne mi sevinsem bilemedim. Aklımda kalan tek şey maçın spikeri Ertem Şener'in şu sözleriydi;
''Asla yalnız yürümeyeceksin dediler, sözlerini tuttular ve şampiyon oldular.''

14 Ekim 2009 Çarşamba

HANGİSİ DAHA KOLAY?


Gol atmak mı?
Cirit atmak mı?
Yoksa ceza sahası içinde cirit atıp gol atmak mı?
Peki bunların hepsini yapabiliyor mu Berbatov Manchester United'da?
Cevap: No.
Peki eksik olan ne?
Cevap: Kendisi de bilmiyor.
Bir bilse eli değil ayakları çalışacak zaten.

THE BABA


Harika bir tablo. John Terry ve ikizleri. Solda kızı Summer Roze, sağda oğlu Georgie John. Georgie tam bir başkan edasıyla oturuyor yalnız duruşa bakar mısınız...

KİM BU ÇOCUK?


Tanju Çolak


Bu sefer harbiden kazık demiştim ve doğru cevap gelmedi. Olsun moral bozmak yok. Önümüzdeki fotoğraflara bakacağız :)

ASLA RAYDAN ÇIKMAYACAKSIN!


Clive Owen en sevdiğim aktörlerden biri. BMW M5 reklamında Madonna'ya arka koltukta taklalar attırırken hayranlığım bir kat daha arttı kendisine. Sonraları ''Derailed'' ve ''Inside Man'' filmlerini izleyince olay budur demiştim zaten.
Sıkı bir Liverpool taraftarı olur kendileri. Anfield Road'da tribündeki yerini almış ama karizmayi çizmemek için güneş gözlüğünden de feragat etmemiş.
Güzel filmdi ''Raydan Çıkanlar'' ve güzel bir ablamızdı ''Jennifer Anniston''. Kadın milletine güvenilmeyeceğini bu kadar güzel anlatan başka bir eser yoktur heralde.

13 Ekim 2009 Salı

FELLAINI NEREYE BAKIYOR?


Hani eli işte gözü oynaşta derler ya aynen o hesap. Takımlar çıkmış sahaya, bizimkinin aklı başka yerde.

CAMP NOU'DA BİR PAPAZ


Fotoğraf Barcelona'nın mabedi Camp Nou Stadı'nın açılışından. Ama o papaz ne alaka, indirdikleri kütle ne işe yarar anlamadım. Anlayan beri gelsin bana da anlatsın.

ARANIYOR


Aranan Milan aslında. Çocukluğumun aşkı kayıplarda. Leonardo sezon başlarında uzatmaları oynamaya başladı bile. Kimbilir 10 yıl önce bu zamanlar San Siro'da Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'a attığı golün ardından yediği bedduaların bedelini ödüyordur belkide. Beckham bekleniyor acilen. O da kurtaramazsa kimse kurtaramaz zaten Milan'ı. Bu arada 1000 $ da kesmez Beckham'ı be.

KİM BU ÇOCUK?


Bu sefer harbiden zor. 1 gün süre. Bakalım doğru cevap kimden gelecek?

11 Ekim 2009 Pazar

DON'T CRY FOR ME ARGENTINA*


Suskun biten bir ilk 45 dakikanın ardından ikinci yarıda bir gol yağmuru bekliyordu televizyonları başındaki herkes. Sadece Arjantin ve Perulu değil, tüm futbolseverler. İkinci yarının hemen başında Burak Yılmazvari golcü Higuain'le de buldu golü Argentina. Daha önce de demiştim, Messi Arjantin forması giyince gözümde başka biri diye. Dün yine çok çalıştı, çabaladı ama içeriye bir türlü giremedi. Küçük enişte Agüero da yedek kulübesindeydi. Dakikalar ilerledi ama gol yağmuru yerine, amansız bir fırtınaya tutuldu Buenos Aires. 75. dakikada kamera yuvarlanacak sandım bir an. Arjantinli kameraman hayatının en zor maçını çekmiştir heralde. Spiker Emre Gönlüşen'e de ayrı bir alkış tabii. Sahayı biz bile ekranda görmekte zorlanırken, O, zorlandığımız görüntüyü bize offtubedan aktarıyordu gecenin bir vakti.
Del Solar Beşiktaş'tayken de böyleydi. Maç içinde pek sesi çıkmaz, nadir anlarda verdiği bir pas veya attığı nadir gollerden biriyle puanı getirirdi. 90 dakika deyim yerindeyse yatan Peru golü bulunca, futbolun ihaneti geldi aklıma. Taraflıydım, niye olmayayım ki?
Yelkovan akrepi kovalarken, dünya kupası umutlarına veda eden Tangocularda ''Benim için ağlama Arjantin!'' diyordu Maradona, ama şiddetini arttıran yağmur gözyaşlarını tutamıyordu. Derken 90+3'te, bir Bocalı çıktı ve El Monumental'i salladı. Yani daha anlaşılır bir deyimle; dönemin Hakan Şükür'ünün Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'ını ''Kral Hakan Şükür!'' sesleriyle inletmesi gibi bir şey bu.
Bu kez yüzü güldü Maradona'nın ve kalbinde Arjantin'i yaşatanların. Dünya Kupası da Messi'siz çekilmez be!

*Benim için ağlama Arjantin