16 Aralık 2009 Çarşamba

PAUSE


Ne güzel söylemiş spiker; ''Oysa herşey o kadar güzel başlamıştı ki...''
Hep görürdüm bazı bloglarda ama hiç anlam veremezdim. Neden, niye bir insan en sevdiği şeye ara verirdi ki? Meğer şartlar bu hale getiriyormuş bunu da yaşayarak tecrübe ettik. Stop değil pause tuşuna bastım sadece. Yorumlar abarınca, düşüncelerime yapılan kimi itirazlar(saldırılar) aile boyutuna ulaşınca ve normal bir insan olarak yazılan yazılar hep basın kimliğim yönümle özdeşleşince böyle bir ara verme zorunluluğu hissettim. Ben de büyük bir hevesle girişmiştim blog olayına. Maksat bildiklerimi yansıtmak, bilemediklerimi öğrenip anlamaktı. Güzel de oldu. Herşey çok da güzel başladı ve öyle de devam etti. Vaktini ayırıp okuyan, bilgisini paylaşan herkese teşekkür ederim. Altkimliğimi sorgulamadan, üstkimliğimle bir geri dönüş olacak elbette. Belki yarın belki yarından da yakın.

11 Aralık 2009 Cuma

KİMSİN SEN? ÇIK DIŞARI!!! ÇIK!!!


Wolfsburg deplasmanında Michael Owen coşuyor coşturuyor ve 3. golünü de Wolfsburg ağlarına gönderiyor. Bu golün ardın da davetsiz bir misafir Dzeko ve Misimovic'in yanında bitiveriyor anında. Hayır oraya gelene kadar kim nasıl müdahale edemedi de o kadar rahat bir şekilde santrada duruyor anlamak mümkün değil. Üstelik bir Şampiyonlar Ligi maçında.

3 Aralık 2009 Perşembe

DÜŞÜNÜYORUM O HALDE VARIM


Valencia'nın genç teknik direktörü Unai Emery maç 1-0 iken böyle yakalandı dün gece kameralara. Gerçi çok da düşünmesine gerek yoktu. Harika bir Joaquin ve Juan Mata kafasındaki tüm kuşkuları aldı götürdü.

1 Aralık 2009 Salı

ALVES'İN DÖVMESİ


Koluna, bacağına, kaşına, gözüne anlarım da Daniel Alves olayı tamamen göğsüne odaklamış.

İŞTE PREMIER LİG BU !!!

İngiltere Premier Liginde yer alan takımların 2008 Ekiminden 2009 Eylülüne kadar futbolcu transferlerinde menajerlere ne kadar ödeme yaptıkları açıklandı. Listenin başında tabii ki Sheikh Mansour'un Manchester City'si var. Rakamlar pound üzerinden olunca tabii biraz daha ilgi çekici oluyor. Adamların futbol kültürlerini zaten kıskanıyorduk, bu da son nokta oldu. Yok yok merak etmeyin, '' Acaba bizim kulüplerimiz menajerlere ne kadar ödüyordur '' diye sormayacağım çünkü biz daha ne kadar bonservis ödendiğini ve oyuncuların ne kadar kazandıklarını bile bilmiyoruz...

Manchester City - £12,874,283
Chelsea - £9,562,223
Liverpool - £6,657,305
Tottenham - £6,066,935
West Ham - £5,527,548
Arsenal - £4,760,241
Wigan - £3,576,972
Portsmouth - £3,184,725
Bolton - £3,166,611
Everton - £2,008,407
Sunderland - £2,007,040
Aston Villa - £1,708,374
Blackburn - £1,610,885
Hull - £1,599,188
Manchester United - £1,517,393
Fulham - £1,469,258
Wolves - £1,235,703
Birmingham - £974,982
Stoke - £716,042
Burnley - £468,398

30 Kasım 2009 Pazartesi

GRANT'IN BİTMEZ ÇİLESİ


Avram Grant Manchester United'dan çektiğini başka kimseden çekmedi. Biraz da Yahudi altyapılı olduğu için gelmişti Chelsea'de Mourinho'nun ardından göreve. Öyle ya da böyle Chelsea'ye yıllardır hasret olduğu Şampiyonlar Ligi final sevincini yaşatmıştı. Finalde Ferguson'ın Manchester'ına penaltılarla kaybetmiş ve kendisine kapı gösterilmişti. Aradan aylar yıllar geçti ve tekrar Premier Lig'e dönüş yaptı Porstmouth takımıyla. Ama döndüğüne pişman oldu çünkü ilk rakibi yine Manchester United'dı. Acımadı elbette Kırmızı Şeytanlar Avram Grant'e. Beşiktaş'ın hıncını da Pompey'den aldılar ve 4 golle hoşgeldin dediler kibar bir deyişle.

29 Kasım 2009 Pazar

ANKET SONUÇLARI



Barcelona: 29 (64%)

Berabere: 3 (6%)

Real Madrid: 13 (30%)

Kullanılan oy sayısı: 45

CAMP NOU'DA BİR PANKART


Barcelona-Inter maçı öncesi iki takım sahaya çıkarken dikkatimi çekmişti bu pankart. Ancak fırsat bulabildim yazmaya. Yiğit arkadaşımız kimdir, necidir bilmiyorum ama Yağmur kızımıza olan sevgisini kutsal bir mekanda ilan etmiş olması takdire şayan bir davranış.

27 Kasım 2009 Cuma

24 Kasım 2009 Salı

NEFES-VATAN SAĞOLSUN


Son zamanlarda izlediğim en anlamlı filmlerden biriydi. Şiddetle tavsiye ediyorum.

UÇ UÇ BÖCEĞİM


''Annen sana terlik pabuç alacak''. Böyle derdik küçükken elimize gariban bir uğur böceği geçirdiğimizde. Bugün de iki teknik adamın da elinde birer uğur böceği var. Önemli olan onu uçurabilmek. Üstelik bunun terlik pabuç derdi yok, gruptan çıkabilmek yeterli. Zor maç zor. Bir tarafta Pep, diğer tarafta Jose. İkisinin de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yüzüğü var. Bu maç grupta birinin düğümünü çözer, birinin boynuna ilmiği geçirir o derece.

Atıp tutmayı sevmem ama içime 1-1 doğuyor sanki. Inter seviyor son dakikalara iliştirmeyi. Barcelona büyük bir çoğunluğunu önde götüreceği maçta, son yumrukla afallayabilir. Bunlar birer tahmin tabii. Tutmama olasılığı daha çok. Olsun en azından bahis oynayıp para kaybetmiyorum. Kazanan havalara uçar, kazanamayan da alır eline defteri kalemi hesaba kitaba başlar. İlker Yasin anlatacak, Rıdvan Dilmen yorumlayacak. Mikrofonlarımız Camp Nou'da.

23 Kasım 2009 Pazartesi

GOLE GEL GOLE

Anderlecht dün oynanan maçta kendi sahasında Roseleare’yi 3-1 mağlup etti. Fakat bu galibiyetten çok Anderlecht’in 2. golü maça damgasını vurdu. Karşılaşmanın 34. dakikasında sol kanattan kullanılan taç atışının ardından ceza yayı üzerine gelen topu Boussafa önünde buldu ve kaleye doğru sert bir şut yolladı. Roseleare kalecisi Jurgen Sierens topu kontrol ettiğini sandı ama kendisinin bile inanamayacağı bir golü ağlarına gönderdi. Anderlecht bu golle 2-0 öne geçerken, gol Boussafa’ya yazıldı.

22 Kasım 2009 Pazar

DEFOLU WIGAN


Bir Premier Lig maçında görmeye alışık olmadığımız değil, görmediğimiz bir skordu. Futbol bilginleri çıkıp ''fi tarihinde vardı böyle bir maç nasıl bilmezsin?'' diye ola ki beni yerse de boynum kıldan incedir, hatırlamıyorumdur, saygı duyarımdır, gerisi teferruattır. Hepsini geçelim nasıl olur da bir Premier Lig takımı 9 gol yer onu anlamak güç. Defoe gol atmadı resmen abarttı. 9. dakika açılan gol perdesi de Wigan'ın Londra semalarında dokuz doğurmasıyla sonuçlandı. Son olarak; kalecilerin gol yedikten sonraki bakışlarına bir dikkat edin. Çok masum ve çaresiz oluyorlar. Garibim Kirkland nasıl da içlenmiş öyle.

KURTLAR VADİSİ GLADIO


Sinema eleştirisi yazmıyorum o çok ayrı bir konu. Futbola zor yetişiyorum bir de sinemaya el atamam her ne kadar sinema okumuş olsam da.
İyi bir Kurtlar Vadisi takipçisiyseniz, yakın tarihle yakından ilgileniyorsanız ve İskender Büyük hayranıysanız bu filme gidin derim. Galasına katılmak, oyuncularla buluşmak şahsım adına ayrı bir keyifti. Gidenler gitmeyenlere anlatmasın. Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutması açısından kesinlikle görülesi bir film.

21 Kasım 2009 Cumartesi

HAKAN&HAGI&EMRE


İkisi kalplerde taht kurdu, diğeri kalplerdeki tahtı kırdı.

İYİ OYNADIN ''KAZAN''DIN


Futbolun klişe tabiridir bu deyim. İyi oynayıp sonuna kadar hakedenler için de büyük bir onur. Rusya Ligi hakkında atıp tutup ahkam kesmek istemiyorum çünkü açıkça itiraf etmem gerekirse pek de yakından takip etmiyorum. Ama Rubin Kazan bizim ülke olarak sempatik bulduğumuz, belki de bizlerden Gökdeniz ve Hasan Kabze gibi isimlerin kadroda yer alması, Barcelona'yı deplasmanda mağlup etmeleri hasebiyle kendimize daha yakın hissettiğimiz bir takım. Bu benim düşüncem herkesin görüşüne de saygı duyarım.
Ligin bitimine bir hafta kala şampiyonluğunu ilan etti Rubin Kazan. Muhtemelen önümüzdeki sezonda da Rus şampiyonu olarak Şampiyonlar Ligi'nde göreceğiz formalite de bir değişiklik olmazsa.
Tebrikler Rubin Kazan. İyi oynadın Kazan'dın.

FISTIKLI ÇİKOLATA


22 Mayıs 2010'da Santiago Bernabau'da oynanacak olan Şampiyonlar Ligi finalinin resmi logosu. Bu stadın ismini duyunca çağrışım yaptığından mıdır nedir hep finalin bir isminin Real Madrid olduğunu düşünüyorum sezon başından beri.
Logoya gelecek olursak; bir Şampiyonlar Ligi imajından çok, bilboardlardaki fıstıklı çikolata reklamlarına benziyor.

20 Kasım 2009 Cuma

ŞAMPİYONLAR LİGİ ÖZEL CUMARTESİ 12.20'DE STAR'DA


Bu hafta yine dopdolu bir içerik var kendi programım diye söylemiyorum.
Liverpool'un 2. kaptanı Jamie Carragher, 2005 yılındaki İstanbul Mucizesi'ni ve devre arasında soyunma odasında yaşananları anlatıyor. Ayrıca senaryosunu Steven Gerrard ve Jamie Carragher'ın yazdığı ''15 Dakikalık Dünya Şoku'' isimli filmin çok özel görüntüleri de var. Resimde görüldüğü üzere çok enteresan sahneler var. Benitez'e birebir benzeyen bir aktör, arkasında Atatürk ve Türk bayrağı portresi, fonda gitar çalan bir eleman ve elinde şişme kadınla boş boş oturan bir futbolcu. Carragher'ın yanında oturanlar da ilginç. Biri güneş gözlüklü çakma Sami Hyypia diğeri de saçlarından başka hiçbirşeyi benzemeyen imitasyon Baros. Carragher bu filmin perde arkasını da anlatıyor.

Diğer yandan;
Beşiktaş'ın 2003'teki Chelsea zaferi,
5. haftanın maçlarına bakış,
Interli Diego Milito ve Motta,
Lyon'un başarılı oyuncusu Miralem Pjanic,
Bordeaux'un kaptanı Alou Diarra'nın röportajları,
ve Şampiyonlar Ligi'nde 4. haftada atılan en güzel 5 gol ekranlarda olacak.
Şampiyonlar Ligi Özel Cumartesi saat 12.20'de STAR'da!

HAFTA SONU MAÇ PROGRAMI


20 Kasım Cuma
22:00 Marsilya-Paris Saint Germain / Kanal A
21 Kasım Cumartesi
12:00 Rubin Kazan-Zenit / Spormax
12:00 Spartak Moskova-CSKA Moskova /
13:00 Orduspor-Kocaelispor / D Spor
14:45 Liverpool-Manchester City / Spormax
16:00 Gaziantepspor-Bursaspor / Lig TV
16:30 Friburg-Werder Bremen / TRT 3
17:00 Rangers-Kilmarnock / Euro Futbol
17:00 Chelsea-Wolves / Spormax
19:00 Bologna-İnter / NTV Spor
19:20 İpswich-Sheffield Wed. / Futbol Smart
19:30 Manchester United-Everton / Spormax
20:00 Grenoble-Lyon / Kanal A
20:00 Beşiktaş-Fenerbahçe / Lig TV
21:00 Real Madrid-Santander / NTV
21:45 Twente-Vitesse / Futbol Smart
22:00 Auxerre-Monaco / Kanal A
23:00 At.Bilbao-Barcelona / NTV Spor
22 Kasım Pazar
00:15 Sunderland-Arsenal / Spormax (BANT)
13:30 Konyaspor-Boluspor / D Spor
14:30 Dundee United-Celtic / Euro Futbol
15:30 Bolton-Blackburn / Spormax
15:30 Ajax-Heerenveen / Futbol Smart
16:00 AC Milan -Cagliari / NTV Spor
16:00 Kasımpaşa-Trabzonspor / Lig TV
16:30 Bayern Münih-Leverkusen / TRT 3
18:00 Saint Etienne-Lorient / Kanal A
18:00 Stoke-Portsmouth / Spormax
18:30 Hamburg-Bochum / TRT 3
20:00 Galatasaray-Manisaspor / Lig TV
21:00 Botafogo-Sao Paulo / Spormax
21:45 Juventus-Udinese / NTV Spor
22:00 Montpellier-Lille / Kanal A

Uzun bir aranın ardından ''Annemizin Ligi''ne geri dönmenin huzuru ve kıvancı içindeyiz. Bu hafta içinde dünyanın hemen hemen her ülkesinin milli takımı yeşil sahada ter dökerken, bizim teknik direktörsüz millilerimiz aradaki boşluğu gezerek, dinlenerek koca bir tatille geçirdiler. Tabii ki sonuna kadar hakları ona lafım yok. Ama araya sıkıştırılan 2 günlük bir kamp dönemi ve +90 dakika eminim kimseye fazla gelmezdi. Bir bildiği vardır güzide federasyonumuzun diyelim artık.

Gelelim haftanın maçlarına. Hepsine tek tek değinmeyeceğim. Şahsım adına önem arzedenleri elimdeki kalemle kırmızıya boyadım bile çoktan. Mesai başında ofiste geçecek bir hafta sonunda, önümde bilgisayar, hemen sağ kanatta 37 ekran televizyonum, sol kanatta susmak bilmeyen masa telefonum, ileri uçta bulunan kulağımdaki kulaklıkla; hem işime hem de birbirinden ayrı 90 dakikalara konsantre olmaya çalışacağım.
Şimdiden hayırlı haftasonları, tatil yapabilen şanslı insanlara da iyi tatiller diliyorum.

19 Kasım 2009 Perşembe

DUDEK NE YAPIYOR?


Kaleyi Casillas'tan devralmak kolay değil elbette. 36 yaşına geldi Dudek dile kolay. Lehmann o kadar kötü olmasına rağmen 40'ına kadar oynadıysa benim neyim eksik diyordur muhtemelen.
Real Madridli futbolcular arada bir yapıyorlar böyle güzellikler. Kulübün store mağazasında çocuk hayranlarıyla bir araya gelmişler. Fakat Dudek bu elleri rahat rahat durmuyor. O eller 2005 yılında Milan'ın penaltılarını eritmişti eldivenlerinde. Önlerinde çocuklar var ama 36'lık Polonyalı onlardan daha çocuk. Fotoğraf çekiminde Lassana Diarra'ya kulak yapıyor. Akabinde Fransız'ın da bunu farketmesi çok uzun sürmüyor tabii.

Bu arada çocuklardan soldaki Havuç'u, sağdaki de Gudjohnsen'i andırıyor sanki.

DİKKAT ET DÜŞECEKSİN


Cezayirli Yahia, Mısır'a 40. dakikada attığı golle ülkesini ihya etti. Karşılıklı 2-0 sonuçlanan maçların ardından kozlar playoff maçında paylaşıldı. Tarafsız olması için Sudan'da oynandı maç. Belli ki Cezayirli oyuncular Mısır'da yedikleri dayağı unutup tamamen maça iyi konsantre olmuşlar. Bu motivasyon onlara aldıkları 1-0'lık galibiyetin ardından Güney Afrika biletini getirdi.
Maç sonunun en güzel görüntülerinden biri de Cezayirli kaleci Fawzi Chaouchi'nin fotoğrafçılara verdiği pozdu.
''Önünde de olsam, üstünde de olsam kale emin ellerde'' diyor heralde.
Daha önce de belirttim. Tek temennim gruplarda Fransa ile eşleşmeleri.

KİM BU ÇOCUK?


Eski yıllardan kalma siyah beyaz bir fotoğraf. Peki kim bu Küçük Hüsamettin?

Doğru cevap Gabriel Batistuta. İlk doğru yanıt Serkan Utlu'dan geldi. Tebrikler.

GEMİ DİYORUM SOLDA İYİ Mİ?


Portekizli milliler, futbolcudan çok uzay gemisi mürettebatını andırıyorlar.

RESİMDEKİ GÖZYAŞLARI


Robbie Keane ve Keith Andrew. Erkek adam ağlamaz tezini itinayla çürütüyorlar. Ne geliyorsa hep şu Adalıların başına geliyor zaten. Maradona da 23 sene önce - o kadar oldu mu ya???- İngiltere maçında el atmıştı olaya. Şimdi de Fransa, İrlanda'yı elden geçirdi. Yaşayan futbol efsanem David Ginola ''Utanıyorum!'' diyor. Haksız sayılmaz. Güney Afrika'da vuvuzela sesleri yankılanırken golü hazırladıkları ellerle kulaklarını tıkarlar heralde.
Fransızlar İrlanda'nın ahını aldılar, umarım başka bir yeşil-beyaz, geçmişte fazlasıyla kalplerini kırdıkları Cezayir ile aynı gruba düşerler. Çok uç olabilir belki ama Fransa aslında sırf şu formanın güzelliği için bile kupaya katılmaya hak kazanmıştı bana göre.

MİKROFONLARIMIZ HAGI STADYUM'UNDA


Eski adıyla Ghoerghe Hagi Stadı yeni adıyla Stadionul Farul büyük ustanın futbola başladığı Constanta'da bulunuyor. Farul Constanta takımı maçlarını bu sahada oynuyor. Stadın ismi neden değişti bilinmez -bilen varsa aydınlatırsa sevinirim- ama en azından şu uyduruk tabelayı kaldırmışlardır umarım.

ELLER GÜNAHKAR


Yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan?
Kim en çok bilir? Çok okuyan mı, çok gezen mi?
Ya da;
Top mu ele değdi, el mi topa?
''Ben hakem değilim'' diyor Henry açıklamasında. Olayın ayrıntısına girmeyeceğim, kısaca özetlemek gerekirse;Fransa-İrlanda maçının uzatmalarında Henry'nin son çizgi üzerinde eliyle düzeltip içeri çevirdiği topa Gallas omzuyla dokundu (Evet omzuyla attı golü, çünkü öyle bir kafa vurma şekli yok). Bu gol de Fransa'nın dünya kupası bileti oldu dolayısıyle.
Tepkiler çok, İrlandalı futbolcular çılgına döndüler neredeyse. Haksız da sayılmazlar hani. Elin adamı eliyle kendi ülkesinin biletini kesip, senin yolunu keserse buna çıldırmak gayet normal.
Hugo Lloris ve Henry rolleri değiştiler aslında bir bakıma dün gece. Fransız kaleci uzatmalarda bir İrlanda tehlikesini ayaklarıyla önlerken, Henry de eliyle Güney Afrika vizesini getiren isim oldu. ''Dürüstçe söylüyorum, top elime değdi'' diyen Henry kendisi bile inandı mı söylediklerine bilemiyorum ama gerçek olan şu ki Fransa Güney Afrika'da kalacağı otele rezervasyonunu yaptırmıştır bugün itibariyle.
İyi oynayan kazanmak zorunda ama çoğu zaman kural bu değil.
Futbol;garip şey.

17 Kasım 2009 Salı

THE MASK


Önce Enke, ardından De Nigris'in ölümü, tüm futbol camiasını derinden sarstı. İkisinin de ortak özelliği bir zamanlar aynı topraklarda aynı havayı solumamızdı. Evet belki Enke'nin macerası çok uzun sürmedi, hoş olmayan hatıralar bıraksa da adı geçtiğinde şöyle bir dudak büküldü zamanında. Fakat kimse de kötü olarak anmamıştır eminim. De Nigris de sessiz sedasız giden, ama acı haberi tez gelenlerden. Her futbolcunun gizli dünyası vardır elbet.
Ekvadorlu Kaviedes de bunlardan biri. Neyseki hala hayatta ve profesyonel futbol hayatında 10'dan fazla takımda forma giydi. 2008 yılından beri de Ekvador'un LDU Qito takımının formasını terletiyor. Milli takımda görev aldığı 2006 Dünya Kupası'nda Ekvador, Polonya'yı 2-0 mağlup ederken Ivan Kaviedes attığı ilk golün ardından sarı bir Spiderman maskesi takıyor ve bu golü de 1 sene önce bir trafik kazasında kaybettiği aşağıda resmi bulunan eski takım arkadaşı Otilino Tenorio'ya armağan ediyordu.

16 Kasım 2009 Pazartesi

GÜLE GÜLE MASKELİ ADAM


İlk olarak Championship Manager'ın 2001/2002 versiyonunda kendisini tanıma fırsatı bulmuştum çünkü finishing'i 20'ydi. Sonra Gaziantepspor'a geldi ve önemli maçlardaki iyi futboluyla dikkat çekti. Geçen sezon sonunda yanlış hatırlamıyorsam yapılan kontroller sonrasında Kalp kapakçıklarında kalınlaşmadan dolayı futbol oynama yasağı getirilmişti kendisine ama bir şekilde oynatılmış sanırım..... Güle güle De Nigris, Toprağın bol olsun.....

13 Kasım 2009 Cuma

RAULISMO


Raul demek Real Madrid demek. Çok özel görüntüleri eşliğinde UEFA Magazin programına konuk oldu bu hafta Raul Gonzalez. Kendisini Athletico Madrid'de keşfeden hocası Emilio Mauri dahil herkes O'nu konuşuyor bu programda. Kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Ben bile hazırlarken heyecan içinde kaldım.
Şampiyonlar Ligi Özel bu Cumartesi saat 12.30'da Star'da.

12 Kasım 2009 Perşembe

SIRADAKİ GELDİ


Sezona üç kupa hedefiyle başlayan Real Madrid'in hedefini 2'ye indiren Alcorcon, İspanya Kral Kupasında bu kez Barcelona'yla eşleşti. İlk maç 5,6 ya da 7 Ocak'ta Alcorcon'un Real Madrid'i 4'lediği Santo Domingo Stadında oynanacak. Alcorcon Real Madrid'i elememiş olsaydı Barcelonalı oyuncular belki maça daha rahat çıkabilirlerdi ama bu durum Barcelona'nın işini zorlaştıracaktır. Bakalım Alcorcon bir sürprize daha imza atabilecek mi. Bekleyip göreceğiz. Bu arada kupada diğer eşleşmelerde ön plana çıkanlar, Atletico Madrid-Sevilla ve Valencia-Villareal eşleşmeleri....

HANGİSİ DAHA BÜYÜK


Di Stefano, Messi ve Maradona... Sanırım sorunun cevabı için M.T.'nin anket düzenlemesi daha mantıklı olacak. Fikrimi sorarsanız çaktırmayın ama sağdaki sağdaki....

11 Kasım 2009 Çarşamba

EFSANELER


Soru: 3 efsane bir kareye sığar mı?
Cevap: Bal gibi de sığar.

Collina, Hierro ve Bülent Korkmaz. Üçü de yaşayan efsanelerden. 2000-2001 sezonunda o tarihi Galatasaray-Real Madrid maçından ilginç bir kare. Sempatik kel hakem almış karşısına nutuk atıyor kaptanlara. Onlar da eller belde kuzu kuzu dinliyorlar. Bir İtalyan, bir İspanyol ve bir Türk hangi ortak dilde anlaşırlar bilemedim. Muhtemelen sağlam bir İngilizce parçalanıyordur Ali Sami Yen semalarında.
Pierluigi Collina şu an İtalya Hakem Kurulu'nda görev yapıyor. Bülent Korkmaz'ın Azerbaycan serüveni devam ediyor. Fernando Hierro nerelerde bilen var mıdır?

10 Kasım 2009 Salı

HAYAT KISA


Robet Enke. 32 yaşındaydı. Futbolunun en güzel çağındaydı. Milli takıma bile çağrılmıştı. Şimdi gördüm vefat haberini. Ruhu şad olsun.

LUCHO'NUN HAYALİ


Lucho Gonzalez:
-''Buradan sallasam skorboardu vurabilir miyim acaba?''

PEP SAMİ YEN'E GELMİŞ


Tarih 23 Kasım 1994. Çok değil 12 gün sonra 15. senesi dolacak. Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki peşpeşe 2. senesi. Takımlar seremoniye çıkıyor. Önde Kaptan Bülent, hemen ardında Steauce, saçsız kral Suat ve rahmetli Sedat Balkanlı. Pep Guardiola'nın yüzünde ''maç bitse de evimize gitsek'' ifadesi. Önündeki kaleci bozuntusu da şimdiki öğrencisi Sergio Busquets'in babası Carles Busquets.

Akın Göksu'nun eşsiz! anlatımı ve Hayri Hiçler'in doyumsuz yorumları maçı cehenneme çevirse de Galatasaray ilk yarıyı 1-0 geride tamamlamasına rağmen Hakan Şükür'ün penaltısı ve Arif'in enteresan golüyle Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk galibiyetini alarak Katalanları 2-1 mağlup etmeyi başarmıştı.
Rubin Kazan gibi Galatasaray da Şampiyonlar Ligi'nde ilkleri Barcelona'da yaşamıştı zaten. İlk maçını Barcelona'ya karşı oynamış, ilk galibiyetini de yine Barcelona'ya karşı almıştı Sarı Kırmızılılar

YA TUTARSA?


Rubin Kazan bu sezon Şampiyonlar Ligi'ne en çok tat veren yeni takım. Mahalleye yeni taşındı ama mahallenin büyük abisini alaşağı etti iki haftada. Kazanlı gazeteci Aleksandr Medvedev; Rubin'in Rusya Premie Lig'e yükseldiği ilk sezon Centralnyı Stadı'nın duvarına ''Rubin Kazan:3 - Barcelona:0'' yazıldığını aktarıyor. Belki 3 tane atmadılar ama Barça'yı Camp Nou'da devirmekle kalmayıp kendi sahalarında 1 puan almayı da başardılar.
Taraftar takımlarına olan inançlarını pankartlara taşımış Kazan'da.
''RUBIN FOR THE FINAL IN MADRID'' diyorlar. Bu kadarı abartı elbette. Ama onların Camp Nou'da Barcelona'yı devireceğine de kimse ihtimal vermiyordu. Ya tutarsa?

Bu arada bir türlü milli oldurtulmayan Gökdeniz Karadeniz milli gururumuz olmaya devam ediyor. Takımı ikinci kez Rusya'da şampiyonluğa koşarken, O'nu izleyen Türklerin şanlı Türk bayrağımızla tribünlerdeki yerlerini almaları göğsümüzü kabartıyor.

ASLA UNUTMAYACAĞIZ


6 Kasım 2009 Cuma

ŞAMPİYONLAR LİGİ MD #4'ÜN ARDINDAN


Bu hafta blog olarak gol kısırlığı çektik. Malum Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi haftası. Buna haber bültenleri, gece programları vs eklenince iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve uykuya ayrılan kısacık zamanın ardından işlere ancak koşturabiliyor bu bünye. Fazla birşey yazamadım. Telafisi mümkündür.
Bugün Kale Arkası blogunun sahibi Coşkun ağabey geldi de kendimi bahçeye atabildim bir nebze. Bir fincan kahvenin ve iki cümle sohbetin belini kırabildik çok şükür.
Neyse günlük moduna dönmeden Şampiyonlar Ligi'nde geçtiğimiz maç gününden notları aktarıyorum;
* Rubin Kazan bu sezon Barca'dan en çok puan alan takım. İki maçta 4 puan. Ayrıca Barcelona'ya tek iç saha mağlubiyetini yaşatan takım Rubin Kazan.
* Ukrayna'da salgın olan domuz gribi nedeniyle Dinamo Kiev-Inter maçı ertelenme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
* Shevchenko kariyerinde Inter ağlarını bu hafta 15. kez havalandırdı.
* Drogba 3 maçlık cezasının ardından sahalara Athletico Madrid karşısında 2 golle dönüş yaptı.
* Athletico Madrid Şampiyonlar Ligi'nde 4. maç gününde ilk golüne Agüero'nun ayağından kavuştu.
* Chelsea, Porto, Sevilla, Manchester United, Lyon, Bordeaux ve Arsenal gruplarında bir üst turu garantileyen takımlar oldular.
* Fiorentina ve Debreceni arasında oynanan son iki maçta toplam 14 gol atıldı.
* E grubundan çıkabilmesi için Liverpool’un iki maçı da kazanması ve Fiorentina’nın Lyon’u bu ayın sonunda yenmemesi gerekiyor.
* Maccabi Haifa ve Debreceni takımları geride kalan 4 maçta puanı bulunmayan iki takım.
* CSKA Moskova 3-1 öne geçtiği maçta Manchester United'ı devirmeye çok yaklaştı. Kırmızı Şeytanlar kendi sahasında en son Şubat 2005'te Milan'a 1-0'la boyun eğmişlerdi.
* Michael Owen Şampiyonlar Ligi'nde 5 yıl sonra golle buluştu.
* Pele, İnönü Stadı için ‘Avrupa’nın en güzel stadyumu’ açıklamasını yaptı.
* Liverpool'dan Babel ve Unirea'dan Onofras'ın golleri izlenmeye değer.
* 2 Fransız takımı Lyon ve Bordeaux gruptan çıkmayı garantilerken Marsilya da kendi sahasında Zurich'i 6-1 mağlup ederek büyük avantaj sağladı.
* Milan ve Real Madrid, iç sahada oynayacakları maçları kazanırsa, iki takım birlikte gruptan çıkacak.
Bu arada, Şampiyonlar Ligi Özel programı Cumartesi günü saat 12.25'te Star'da. Kaçırmayın...