16 Ocak 2010 Cumartesi

ASHLEY COLE EŞSİZ GOL


Chelsea, Stamford Bridge'de sahasında Sunderland'i darmadağın ediyor şu an. 34. dakikada 4-0 oldu maç. Manchester United maçıyla dönüşümlü yayınlanan karşılaşmada Spormax rejisi talihsiz bir şekilde 3 ve 4. golleri kaçırdılar. Fakat Ashley Cole'un takımı adına kaydettiği gol, hazırlanış ve son vuruş açısından gerçekten mükemmel ve izlenmeye değer. Ne forvetler gördük kalecinin karşısında ayakları titreyen. Bir sol bekten böyle usta vuruş izlemek keyifli oldu. Geçen hafta da Interli Samuel buna benzer bir gol atmıştı.

15 Ocak 2010 Cuma

DENGE KAYBOLUNCA


FC Zurich kalecisi Johnny Leoni gibi filelerde bulursunuz kendinizi. Top ağlarla buluşmasın diye üst direğin üzerinden tokatladığı topu kornere çelmesinin akabinde kendini ağlarda bulmuştu kendileri (ne biçim cümle lan bu?). Feyyaz da Beşiktaş'tayken attığı bir gol sonrası filelere takılmıştı da iki saat çıkarmak için uğraşmışlardı. Golüne bile sevinememişti garibim.

RESPECT


Sonuna kadar saygıyı hak eden bir insan Gurban Berdiyew. Kolay değil sezonu 6 kupayla tamamlayan bir takımı Avrupa arenasında, hem de deplasmanda mağlup eden tek takımın başında olmak. Türkmen hocaya da bu şerefi hac görevi sırasında dualarını esirgemediği Gökdeniz Karadeniz attığı golle nasip etti. Barcelona maçında ilk golü atan Ryzantsev de o maçtan önce Berdiyew'in kendisine ''Neden şut çekmiyorsun? Senden kaleyi gördüğün yerden vurmanı istiyorum.'' sözlerini fazla ciddiye almış olacak ki 3. dakikada ayağına gelen ilk topla 35 metreden Victor Valdes'i avlayan isim olmuştu. Ya içine doğdu, ya da duaları kabul oldu.

DEĞMEYİN KEYFİNE


Manchester United'ın Katar kampı devam ediyor. İngiltere kışı iliklerine kadar yaşarken, Ferguson Arap yarımadasında sıcak havada keyif çatıyor. Al Sadd takımının stadı olan Jassim Bin Hamad Stadı'nda, Rumen teknik adam Cosmin Olaroiu'nun özel koltuğunda bacak bacak üstüne atmış notlarını gözden geçiriyor İskoçyalı. Tamam altta bir körük var anladık da, Ferguson nasıl çıktı oraya? Arkadan bir yolu vardır elbet.

GİDERAYAK


Jübile maçında kendi kalene gol atmak farklı bir duygu olsa gerek. Kaiser bunu başaran ilk ve tek futbolcu :)

14 Ocak 2010 Perşembe

YOU'LL NEVER LONG ALONE


Ders: Reading
Hoca: Rafa Benitez
Süre: 120 dakika
Konu: Kötü gittiğin sezonda, önce Şampiyonlar Ligi'nden sonra da FA Cup'tan itinayla elenmenin püf noktaları.

13 Ocak 2010 Çarşamba

O KADAR OLDU MU YA?


Olmuş olmuş. Valla olmuş. 15 Haziran 1990 neredee, 13 Ocak 2010 nerede. İtalya 90 Dünya Kupası'nda oynanan Federal Almanya-Birleşik Arap Emirlikleri maçının tarihiydi 15 Haziran 1990. İtalya 90 benim tüm hatlarıyla hatırladığım ilk dünya kupası olma özelliğini taşıyor. Hatta elime nereden geçtiyse bilmiyorum, kupa başlamadan önce Günaydın gazetesinin verdiği sarı bir kitapçık vardı. Hem dünya kupaları tarihi, hem de İtalya 90 dünya kupasına katılan takımların tanıtımı yazılıyordu. 3. sınıf talebesi olarak, onu okuduğum kadar, Hayat Bilgisi dersime çalışmamıştım. ''Okuduğumuzu Anladık mı?'' bölümünde o kitapçıktan olsaydı sorular diye içimden geçirirdim hep. Hatırlamayanlar için söyleyeyim -yaşı tutanlar için daha doğrusu- hani arka kapağında Maradona'nın dünyayı ayağında sektirdiği kitapçıktan bahsediyorum.

Kamerun ismini ilk kez duymuştum mesela. Elemelerden geçemeyen Trinidad Tobago'yu telaffuz edebilene Boğaz'dan daire veriyorlardı. Higuita'nın enteresan saçları kimliğini sorgulamaya itmişti beni. Bakkala gitmemek için ilk kez bahane uydurur olmuştum anneme maçın bir saniyesini bile kaçırmayayım diye. Biz her zamanki gibi yine yoktuk turnuvada. Olsaydık da tutmazdım zaten. Şaka bir yana Federal Almanya varken, Panzerlerden başkasını desteklemek ihanet gibi gelirdi sanki. Renkler çekiyordu bir kere. O yıllarda sokaktan eve girmediğimiz için, günde ortalama 7-8 maç yapıyorduk. Kimin hangi takımdan olduğu önemli değil, maç 5'te devre 10'da bitsin yeterdi bizim için.

Güzeldi o günler. Hem de çok güzeldiler. Nostalji yaptım bugün. Federal Almanya-Birleşik Arap Emirlikleri maçını izledim tekrar. Halbuki bundan 20 sene önce, bir koltuğu bile kaplamazken, küçük ama heyecanlı gözlerle izleyip, Almanya'nın, Carlos Alberto Parreira'nın çalıştırdıığı B.A.E'ye attığı her golde sanki Tanju atmışçasına ayağa fırlamıştım.
Yok şimdi o eski heyecan içimde. Ne hayatta, ne futbolda. Sahiden, 20 sene oldu mu ya?

BU ZAFERİ İSTİYORUZ


Şampiyonlar Ligi koreografilerine Milan'dan devam ediyorum. Rossoneri'ler deplasmanda 2-1 mağlup ettikleri Marsilya'yı kendi sahalarında da bozguna uğratacaklarına inanıyorlardı. Taraftarlar da ''Vogliamo Questa Vittoria-Bu Zaferi İstiyoruz'' diye hazırlıklarını da yapmışlardı oysa. Çocukluk aşkımın galip gelmesini istiyordum ben de. Olmadı. Boriello'yla 10. dakikada 1-0 da öne geçtik ama kritik maçların golcüsü Lucho 16. dakikada maçın skorunu tayin etti sağolsun.

LYON'UN MASKOTU


Statlarımızda hoplayıp zıplayan terlikler yerine neden takımlarımızın maskotlarını göremiyoruz? Varsa tabi...

12 Ocak 2010 Salı

ON YÜZ BİN BALONCUK


Sakız mevzu bahis olunca Alpay Özalan'ı anmadan geçemiyorum nedense. Doğduğunda bile ağzında sakız vardı galiba.

10 Ocak 2010 Pazar

ANGOLA'YI ''MALİ''YE BASTI


Evet son 1 senede çok 4-4'lük maçlar izledim ama böylesi olmadı hiç. Liverpool-Arsenal ve Chelsea-Liverpool maçları gol düellosu şeklinde geçmişti. Ama Angola'nın 74. dakikada kendi saha ve seyircisi önünde 4-0 öne geçtiği maçta, Kanoute ve silah arkadaşları çok arsız misafir çıktılar bu akşam. Öyle bir maç düşünün ki 74'te 4-0, 94'te 4-4. İzleyenler zevkten 4 köşe o apayrı bir duygu zaten. Futbolu bu yüzden çok seviyorum.

FEYENOORD'A BAKLAVA


Türk'üz, misafirperveriz, topçuyu severiz, yabancısını hemen benimseriz. Bunların hepsi de bir araya gelince alır elimize bir tepsi baklava yollara düşeriz. Alanya kaymakamı da bunun güzel bir örneğini sergileyerek dayanmış Feyenoord surlarına elinde bir tepsi baklava ve 2 kilo Alanya muzuyla. Feyenoord menajeri Bas Van Noortwijk'in muzla ilgili yaptığı şakayı da koymuyorum buraya artık.

İSME GEL İSME


Kornel Salata. Sloven Bratislava takımında savunmada görev yapıyor. Yolu Türkiye'ye düşer mi acaba? Öyle bir durumda gazete manşetlerini düşünmek bile istemiyorum.

SEN NEYMİŞSİN BE PANCAMO


Bir insan 6 sezonluk bir diziyi 9 seneye yayar mı? Günü gününe izlese bile imkansız. Ama ben yaydım hatta abarttım. OZ böyle bir şey işte. Bitse bile yeniden başlayabileceğiniz, karesini esgeçemeyeceğiniz bir başyapıt. İçeriğine girsem ne ben çıkabilirim, ne de siz çıkartabilirsiniz. Bir dizinin içinde toplamda 72 karakter oyuncusu ölebiliyorsa orada bir durup düşünmek lazım. Kısacası; bir diziden ötesi. Ayrıntısı ayrı bir yazı konusu. Dizide belli bir süre sonra İtalyanların abisi konumuna yükselen Pancamo yani gerçek hayattaki ismi Chuck Zito tam bir efsane. Utanmasak İstiklal'de yürürken karşımıza çıkacak o derece. Profesyonel boksçu, kickboksçu, motor düşkünü, tekvandoda siyah kuşak sahibi, usta oyuncu, zamanında Michael Jackson, Madonna, Pamela Anderson gibi isimlerin bodyguardlığını yapmış bir isim, şu an Amerika'da bir radyo programı yapıyor, aynı zamanda tam bir imitasyon Slyvester Stallone. Tüm saydıklarımdan sonra bu arızanın başka bir rahatsız isim Mike Tyson'la aynı karede yer almasına da hiç şaşırmadım.

ANKET SONUÇLARI


Messi'nin Ronaldo'yu bu kadar katlayacağını tahmin etmiyordum açıkçası.

Messi: 98 oy (%70)
Ronaldo: 44 oy (%30)

Kullanılan oy sayısı: 142