30 Ocak 2010 Cumartesi

ONCE UPON A TIME IN COLOMBIA


Nostalji damarlarım kabardı yine. Beni bıraksalar, ya da bir zaman makinesi bulsam hiç bugüne gelmek istemezdim zaten. Hep küçük kalsaydım, 3. sınıfta her gün Matematik görmeye razıydım yemin ederim. İtalya 90 ile başlayan adamakıllı dünya kupası görmüşlüğüm 94'te doruk noktasına ulaşmıştı. Gururluyduk bir kere. Yok canım Türkiye'miz yine katılamamıştı ki zaten ondan değil. Rotariu vardı ya temsilcimiz, O'nu izleyecektik. Ne gerek vardıysa. Aslında Rotariu'ya odaklı gözler sürekli Romanya'nın 10 numarası Hagi'ye kayıyordu ama dişleri de gıcırdatıyorduk aynı zamanda. Adam 5 sene öncesinde Steaua Bükreş'te oynarken az canımızı yakmamıştı çünkü.

94 dünya kupasında Mehmet, Özgür ve benim özel bir arşivimiz de vardı. Her maçın kadrosunu, sonuçlarını ve analizlerini yazardık oraya hap kadar boyumuzla basit bir 4 ortalı harita metod deftere. O zamandan belliymiş nasıl deli olacağımız.
Off topic oldum farkındayım. O Romanya'nın grubunda gönülleri fetheden bir takım daha vardı ki o da Kolombiya'dan başkası değildi. Binbeşyüz isimli Latinlerden değillerdi belki de ama hepsinin 3 ismi vardı. Zaten iki ismi olan tek şahıs da Andres Escobar'dı ki O da kendi kalesine attığı golün ardından ülkesine döndüğünde isminin önüne rahmetli sıfatını koydurmuştu.

Cordoba, Mondragon, Beyaz Pele Valderrama, Asprilla, Aristizabal, çakma Higuita; De Jesus Alvarez vs. Mahallede dolaşan ''Higuita ülkesinde kız kaçırmış oğlum o yüzden yok dünya kupasında'' geyikleri ayrı bir meseleydi. O yaşta, o teknolojisizlikte nereden uyduruyorsak o da bizim meziyetimizdi heralde. Keyifti Kolombiya'yı izlemek, kan çekti belki de. Biz onları çok sevdik, onlar da bizi. Cordoba ve Mondragon'un boşuna ikinci vatanları değiliz hala.

PARMA'LI CARLETTO


Futbola gözümü açtığımda O'nu ilk olarak Milan'da hatırlasam da ben henüz portakalda vitaminken 1976 yılında Parma'da başlamış futbol hayatına Carlo Ancelotti. Fotoğraf çok eskilerden, henüz 17 yaşında. İlginçtir teknik direktörlüğünde de 1 yıllık Reggiana macerasının ardından yükselişini yine Parma da sürdürmüştü zat-ı muhterem. Fatih Terim'in yerine gelmesi de 8 yıllık Milan kariyerinin başlangıç noktasıydı. Geçtiğimiz yıl bir otobiyografisi yayınlandı. Orjinal ismi ''Preferisco la Coppa''. Bir kaç yerde soruşturdum ama duyan eden yok. Nerede bulabileceğimi bilen varsa mail atarsa sevinirim.

GENÇLEŞTİRME OPERASYONU


Mancini takımı gençleştirme olayını birazcık abartmış galiba.

BİR GOLE BİR LİMUZİN


Saeed Al-Owairan nam-ı diğer Arapların Maradona'sı. 94 dünya kupasından akılda kalan gollerden birinde O'nun da imzası var. Kendi yarı sahasından aldığı topla Belçika defansının arasına öyle bir sızıyor ki kaleciyle karşı karşıya buluyor birden kendini. O kadar yol katetmişken son vuruşu da gayet şık oluyor. Saeed Al-Owairan maçın henüz 5. dakikasında attığı bu golle Suudi Arabistan'ın grubu ikinci sırada tamamlamasını sağlıyor ve ülkesine döndüğünde krallar gibi karşılanıyordu. Attığı golün hediyesi olarak da gıcır gıcır bir limuzini bahşiş olarak alıyordu.

Garibim Belçika ömrü billah jeneriklik gollerden kurtulamadı. Çok eskilere gitmeyeyim; Maradona'nın 1988'de Gerets'li Belçika defansının içinden geçmesi, Oktay'ın Ali Sami Yen'de yedek kulübesini bile çalımlayarak attığı gol, Hakan Şükür'ün hem de Belçika'da De Wilde'in üzerinden göklerin hakimi olması aklıma ilk gelenler.

SEÇ BEĞEN İZLE


30 Ocak Cumartesi
13.30 Çaykur Rize – Adanaspor (D SPOR)
17.00 Liverpool – Bolton (SPORMAX)
18.00 Nijerya – Cezayir (EUROSPORT)
19.00 Diyarbakırspor – Trabzonspor (LİG TV)
19.30 Burnley – Chelsea (SPORMAX)
19.30 Schalke – Hoffenheim (TRT 3)
20.00 Lille – Lens (KANAL A)
21.00 Sporting Gijon – Barcelona (NTV)
22.00 Montpellier – Marseille (KANAL A)
23.00 Deportivo La Coruna – Real Madrid (NTVSPOR)
31 Ocak Pazar
13.30 Karşıyaka – Giresunspor (D SPOR)
15.00 Sivasspor – Fenerbahçe (LİG TV)
15.30 Manchester City – Portsmouth (SPORMAX)
16.00 Parma – Inter (NTVSPOR)
18.00 Arsenal – Man. United (SPORMAX)
18.00 Auxerre – St. Etienne (KANAL A)
18.00 Mısır – Gana (EUROSPORT)
18.30 Bayer Leverkusen – Freiburg (TRT 3)
19.00 Denizlispor – Galatasaray (LİG TV)
22.00 Lyon – PSG (KANAL A)
22.00 Sevilla – Valencia (NTVSPOR)

25 Ocak 2010 Pazartesi

SENİ BEN...


''Ellerin olsun diye mi sevdim?'' diyor şair, söz yazarı her kimse. Ruud ismi heveslendirmişti camiayı. Hatta gözlerini kapatıp, Sami Yen'de ''Ruud, Ruud'' tezahüratlarını kulaklarında çınlatanlar bile oldu o kısa zaman zarfında. Haldun Üstünel'in üstün gizlilik politikası sonucu ''neden olmasın?'' soruları bile sorulmaya başlamışken, Jo buldu kendini Atatürk Havalimanı'nda. Düşman topraklarda artık RVN. Türkiye'nin yıllar önce deplasmanda Finlandiya'yı 4-2 yendiği bir maç vardı. Hatta Sabri ağabey anlatmıştı o karşılaşmayı iyi hatırlar. Hakan Şükür'ün attığı bir gol sonrası skorboarda Hakan Şükür değil de Ruud Van Nistelroy ismi yazılmıştı. Finlandiyalı arkadaş benzetmiş olacak heralde ama milliyetini karıştırma bari. Galatasaray'ın giderayak yeni kralı olabilirdi. Zaten önünde fazla uzun bir kariyer de kalmadı, son yıllarını yaşıyor futbolda. Ama şöyle ''sarı-kırmızı parçalı da iyi dururdu üzerinde sanki'' demeden edemiyorum.