5 Eylül 2009 Cumartesi

SAMİ YEN'DE İLK TAKLACI


1997-1998 sezonunda gelmişti Galatasaray'a Osman Coşkun. Kısacası Hayrettin'i yakan adam. Nasıl mı? Yazının devamında anlatacağım o kısımları.
Küçük Hakan'ın, Ergün'ün fırtına gibi olduğu bir kadroda ilk 11'de yer bulabilmesi zordu elbette. 1997-1998 sezonuunun başında Gençlerbirliği'nden gelmişti Galatasaray'a. Keita yokken o vardı yani.

9 Kasım 1997, Ali Sami Yen'de oynanan Trabzonspor maçında Galatasaray ne olduğunu anlamadan 2-0 mağlup duruma düşüyor ve Fatih Terim Sarı Kırmızlılar skoru 2-1'e getirdikten sonra o güne kadar pek ihtiyaç duymadığı Osman'ı sahaya sürüyordu. Herkes bu değişikliğe burun kıvırırken Osman güzel oyununu attığı golle süslüyor ve beraberlik golünün ardından Kapalı tribün önünde tıpkı Keita'nın Maccabi Netanya'ya attığı golden sonra attığı yerden taklasını atıyordu. Gerçi O'nunki biraz daha mütevaziydi. Keita gibi 3 parandeyle bitirmedi saltosunu ama o dönemde böyle hareketlere alışık olmayan tribünler için oldukça ilginç bir görüntü olmuştu bu.

Çorlu'da başlamıştı futbol hayatına, orada Tekirdağspor ardından Gençlerbirliği. Hayrettin'i yakması da o meşhur 18-17'lik maça denk geliyordu. Gençlerbirliği ve Galatasaray arasında 1995-1996 sezonunda oynanan o Türkiye Kupası maçında 3 saat sahada kalan isimlerden biri de Osman Coşkun'du. Karşılaşma penaltılara kaldığında Gençlerbirliği adna ilk penaltıyı kullanan ve Galatasaraylı İlyas'ın penaltıyı kaçırmasının ardından Gençlerbirliği adına son penaltıyı kullanmak için topu beyaz noktaya diken de Osman Coşkun'du. Dolayısıyla attığı golle Galatasaray'ı kupadan ederken, Hayrettin'in de Sarı Kırmızılı takımdaki kariyerini sona erdiren isim oluyordu.

Fatih Terim o maçın ardından O'nu çok istemiş ve ertesi sezon kadrosuna katmıştı. Dile kolay tam 5 sene oynadı Galatasaray'da. Hatta UEFA Kupasını alan kadroda bile yer aldı. Fakat Terim'in gitmesinin ardından O'nu da Bursaspor'a yolladı Galatasaray yönetimi. 1 sezon Bursa'da oynadıktan sonra Belçika'ya gitti. Orada da 1 sezon futbol oynadıktan sonra memleketi Çorlu'nun yolunu tuttu.

Çorlu'da Galatasaray Futbol Okulu'nda yeni yetenekler yetiştiriyor şimdi Sami Yen'in ilk taklacısı. Adını bile hatırlayan yoktur şu an belki ama o 96 ruhunun, peşpeşe 4 şampiyonluklar yaşayan jenerasyonun unutulmaz temsilcilerinden biridir. Bazı futbolcular attıkları tek bir golle hatırlanır demiştim geçenlerde. Osman Trabzonspor'a attığı o kritik golle birlikte, Kapalı'nın önünde attığı o efsane takla ile de hala akıllarda.

4 Eylül 2009 Cuma

DEĞER Mİ HİÇ?


Olayı herkes biliyor zaten ayrıntıya girmeyeceğim. 2 sene önce peydahladığı gayrımeşru çocuğun çilesini çekiyor Chelsea. Lens böyle çıkar ortaya hamileyim diye işte. FIFA da gözünün yaşına bakmadı İngiliz ekibinin. Anında dayadı 1.5 sezonluk cezayı. Abramovich zaten 5 yıllık transferini yapmıştı vakti zamanında pek de koymaz bu ceza O'na. Hem devir tasarruf devri bakalım eldeki kadro neler yapacak.
Etme bulma dünyası demişler. Sen çocuğun aklını Chel'ersen, adalet er ya da geç tecelli eder.
Herşey iyi tamam da şunu çözemedim. Bu çocuk için değer miydi böyle bir cezayı yemeye acaba?

ORTA SAHADAN KALEYE


Edwin Van Der Sar - Manchester United
'' Futbol oynamaya başladığımda kaleci değildim. Amcam Hollanda'da bir orta saha oyuncusuydu ve benim de orta saha oyuncusu olmamı istiyordu. İki sene orta saha oynadıktan sonra bir gün kalecimiz yoktu ve antrenörümüz en uzun boylu sensin Edwin kaleye geç dedi ve kaleciliğe böyle başladım.''

Futbolculuk döneminde belki orta sahadan kaleye gol atamamış ama orta sahadan kaleye terfi etmiş Van der Sar. Bir kereliğine ''elime mi yapışır'' diye taktığı eldiven iyiki de eline yapışmış. O eldiven 38'lik Uçan Hollandalıya gerçekten çok yakışmış.

HAFTASONU MAÇLAR

05 Eylül Cumartesi
18:00 Ermenistan-Bosna Hersek / Spormax
19:30 İngiltere-Slovenya / NTVSpor
21:00 Danimarka-Portekiz / Futbol Smart
21:00 Türkiye-Estonya / ATV
21:30 Slovakya-Çek Cumhuriyeti / TRT 3
22:00 Fransa-Romanya / Euro Futbol
23:00 İspanya-Belçika / Futbol Smart
06 Eylül Pazar
03:30 Arjantin-Brezilya / NTV

ŞAMPİYONLAR LİGİ ÖZEL CUMARTESİ 12.30'DA STAR'DA


Bu hafta da dopdolu bir içerikle karşınızda olacağız. Şampiyonlar Ligi'ndeki tek temsilcimiz Beşiktaş ile ilgili özel bir dosya var. Özellikle nostaljiseverlere hitap edecek bir çalışma bu tabi. Şampiyonlar Ligi maçları öncesi bir hafıza tazeleyelim dedim.
Bunun yanısıra; Ancelotti, Xavi ve Van Der Sar röportajları da yer alacak programda. Süper Kupa maçından özel görüntüler ve Avrupa'da transfer piyasasının nabzını tutacağız. Keyifli bir program olacak, ben hazırlarken müthiş haz alıyorum. O kadar emek veriyoruz, izlersiniz heralde.

KUPANI DA AL GEL


Süper Kupa maçı öncesi takımlar sahaya çıkıyor. İki kaptanın ellerinde kazandıkları kupalar var ve o şekilde seremoniye doğru yol alıyorlar. Bu uygulamayı ilk kez gördüm ama renkli bir görüntü çıkmış ortaya. Neyseki bir sezonda kazanılan tüm kupalarla çıkılmıyor. Yoksa heba olurdu canım Puyol.

ADIM ADIM GOL SEVİNCİ

Bir gol sevincini adım adım inceleyelim. Olympique Lyon'un, Lille'den transferi yeni golcüsü Michel Bastos, Şampiyonlar Ligi Play Off ilk maçında Anderlecht ağlarını harika bir golle havalandırıyor ve korner direğinin yanına giderek dansını yapıyor.

Dansın ardından, dürbün işareti yapıyor. Sonra ne mi oluyor?

Gol sevincine büyük bir şevkle iştirak eden Miralem Pjanic'in parmağı gözünün ta içine giriyor zavallımın.

Bir süre yüzünü tutuyor Bastos can havliyle. Milletin umrunda değil, gol müthiş ya bütün mahalle orada.

Akabinde yerden kalkan Bastos elleriyle tuhaf bir işaret yapıyor. Ben bir anlam veremedim. Lyon uzmanı Chao Grey, senin bir fikrin vardır elbet :)

KAKA JUNIOR

RAP BABEL


Adam futbolu da seviyor müziği de. Her ikisini de iyi beceriyor. Kazım'ın Hollanda versiyonu, tabi fazlasıyla gelişmiş hali her açıdan. Yaptığı çalışmalarda kendi ismini değil de Rio takma adını kullanıyor. Kankası Real Madrid'de oynayan diğer rapstar Royston Drenthe. Yakın zamanda Gana asıllı İngiliz rapci Sway DaSafo ile bir albüm çıkaracaklar. Bizde de Ümit Davala yapmıştı bir zamanlar. Hatta Fabian Ernst Beşiktaş'a ilk geldiği dönemlerde Ümit Davala'nın rap albümünü dinlediğini söylemişti. Kazım Kazım var şimdilerde. Deparı kadar gece hayatı da hızlı kendisinin. R&B barlarda antrenmanlardan daha fazla görülüyormuş bize gelen bilgi o şekilde. Gol sonrası yaptığı o ilginç sevinçlerine bir anlam veremesem de bir bildiği vardır elbet.

2 Eylül 2009 Çarşamba

YAŞAYAN EFSANELER


Kewell o maçta kırmızı kart gördüğünde bile yüreğim burulmuştu. Başkası görseydi ama O görmeseydi diye geçirdim içimden. Kaçırdığı gollerin ardından derin bir oh çektim seslice, ama bir ah içimde kaldı en sessizinden. Bizde olsa ne güzel olur diyordum. Dualar kabul oluyormuş meğer.

ENGLISH TELEVOLE


O yerde mikrofonu uzatan şahıs Ancelotti'nin yardımcısı Ray Wilkins olmasın sakın?

YORUMSUZ


JOE PATERNO OLMAK

Blogun ilk haftalarında Penn State takımının kullandığı Stadtan bahsetmiştim. Stad kapasitesinin 107.000 olduğundan ve takımın maçları için biletlerin sezon başında tamamen satıldığından. Şimdi de madem ki futboldan bahsediyoruz. Penn State'le ilgili bir başka ilginç bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim. Yukarıdaki kasklı adamların hemen önünde duran kişi takımın koçu Joe Paterno. Adına Birleşik Devletler'de belgeseller yapılan, hatta o 107.000 kişilik stadın önünde heykeli olan, muhtemelen de Allah uzun ömür versin ölümünün ardından da stadın adının verileceği kişi Joe Paterno. Diyeceksiniz ne yapmış. Söyleyim ; şu an 83 yaşında bulunan Joe Paterno tam olarak araştırmadım ama Dünya üzerinde bir takımı en uzun süredir çalıştıran teknik adam olabilir. 1966 yılında takımın başına getirildi ve 1966'dan bu yana takımı iki kez Ulusal Şampiyon yaparken, 23 kez de Bowl kazandı. Söylenecek birşey yok. Sanırım bir teknik adama nasıl inanılır ve başarı nasıl yakalanırın en önemli cevabı Joe Paterno. Bizde 3 hafta sonra teknik direktör değiştirildiği düşünülürse 43 sene önemli bir rakam olsa gerek. Neyse normal futbolun yanında Amerikan Futbolunu sevenler için de şu haberi hemen verelim. Bu hafta sonunda normal sezon Kolej Futbolunda başlıyor ve sezon boyunca birçok maçı ESPN America'da türkçe anlatımla izleyebilirsiniz ( Reklam kokan hareketler bunlar Mayk :) )

DIEGO'YU KADROYA ALMAMA LÜKSÜ

Hafta sonunda 2010 Dünya Kupası Güney Amerika elemelerinde Brezilya Rosario'da Arjantin'le karşılaşacak. Dunga Brezilya Milli takımı kadrosunu açıkladığında ilgimi çektiği için paylaşayım istedim. Kadroda orta saha oyuncuları arasında Felipe Melo, 32'lik Gilberto Silva, Kaka, Elano, Julio Baptista, Lucas, Benfica'ya transfer olan Ramires ve Internacional'li genç oyuncu Sandro yer alıyor. Konfederasyon Kupasında yer alan Anderson, sakatlığı bulunan eski Beşiktaş'lı Kleberson, Inter'li Mancini gibi oyuncular kadroda yoklar. Sezon başında Werder Bremen'den Juventus'a transfer olan ve takımın orta sahasını geldiği günden itibaren toparlayan Diego ise kadroda yok. Sanırım ana amacı Konfederasyon Kupasını kazanan takımın iskeletini bozmamak olsa da bence sezona formda giren Diego kadroda kendisine yer bulmalıydı. ( Vay be Türk futbolu bitti Brezilya Milli takımını tartışmaya başladık ) Kısacası Brezilya'da nasıl büyük bir futbolcu potansiyeli olduğunu Diego'nun kadroya giremeyişi ile bir kez daha görmüş bulunuyoruz. Acaba birgün bizde de aynı mevkii de oynayabilecek oyuncu sayısının fazla olmasından dolayı mesela sağ bekte Gökhan Gönül, orta sahada da Arda'nın kadroya giremeyeceği günler olacak mı?

TATİL ANILARI - 4

Fotoğraflar Marmaris'teki son durağımız olan Ibrox Bar'dan. Bu kez İngilizler kadar Marmaris'i tatil için seçen İskoçlar için yapılmış barın önündeyiz. İlk fotoğraf barın dıştan görünümü. Bar mekan olarak Manchester United ve Liverpool'un barlarının tam çaprazında yer alıyor. Alttaki resim ise benim '' Nasılsa maç bitti hadi gidelim '' diyip 90. dakikada kalktığım Rangers-Manchester City hazırlık maçından. Tam kalktık David Weir duraklama dakikalarında attığı golle maçı 3-2'ye getirdi. O sırada ise sanki Ibrox'un kale arkası tribünündeymişim gibi bir gol sevinci yaşandı barda... Neyse Tatil Anılarım son bir yazı ile son bulacak. O da çok keyifli ve İngilizlerin, İskoçların futbolu ne kadar sevdiklerinin bir başka göstergesi olacak.






1 Eylül 2009 Salı

BİR İSTANBUL AKŞAMI


25 Mayıs 2005 akşamı o sevmediğimiz Olimpiyat Stadı'ında, Liverpool adına Şampiyonlar Ligi finalinde, İstanbul mucizesinin perdesini açacak ikilinin yollarının günün birinde yine kesişeceğini kim bilebilirdi?

30 Ağustos 2009 Pazar

YAYA TOURE NE YAPIYOR ?


Oturanlardan Bojan Krkic'in yanında, sağdan ikinci, hani şu elleri başının üzerinde olan. Ne yapsın garibim, Ramazan günü başına gelen şampanyadan korunmaya çalışıyor.

HACI LISANDRO


Bu nasıl bir sakal şeklidir çözemedim gitti. Ha kesti ha kesecek diyorum inat etti kesmedi hala. Yakında boncuk da takar, hiç şaşırmam.

MASSIMO CRIPPA


Adamın futbolu tam hatırlamıyorumda ismi güzeldi be kardeşim. Hani tam İtalyan tam futbolcu ismi. Benim gibi böyle takıntıları olan varmıdır bilmiyorum ama o dönemin Napoli'sini unutmak da mümkün değil.
Bu arada bir zamanlar futbolcu kartları vardı. Ne oldu onlara? Şimdi bulsam gözümü kırpmam alırım. Bir zamanlar kağıtlardaki numaralarla kapışırdık, şimdilerde PES'te. Hey gidi günler hey. Biz ne şanslıymışız meğer.