27 Haziran 2009 Cumartesi

ELLER AYIRSA BİLE


Milan'ın evlatlarının yolları önümüzdeki sezon için ayrıldı. 2001-2002 sezonunda Fatih Terim'i devirip Milan'ın başına geçen Ancelotti'nin yardımcısı olarak yine aynı jenerasyondan Mauro Tassotti gelmişti teknik kadroya. İkili tam 8 sezondur Milan'da azımsanmayacak başarılara imza attılar. Fakat kader yollarını ayırdı. Ancelotti'nin Chelsea'de yeni yardımcısı, Scolari'nin de ekibinde de görev yapan, 1984-1987 yılları arasında da Milan forması giyen Ray Wilkins olacak. Tassotti de kaldığı yerden devam edecek önümüzdeki sezon. Leonardo'nun yanında sık göreceğiz O'nu da Milan yedek kulübesinde.

MALKOÇOĞLU

TRİBÜN SHOW #2 DEPORTIVO


Deportivo La Coruna, İspanya'da Galesia bölgesinin bir takımı. Hatta bir rivayete göre eskiden Türkler orada yaşarmış. Deportivo'lu taraftarlar ile Celta Vigo´lu taraftarların birbirlerini hiç sevmedikleri bilinen bir gerçek. Aşağı yukarı 20 yıl önce Celtalılar bu nedenle Deportivo'lulara hakaret anlamında "Türk" demeye başlamışlar.
Gelgelelim Deportivo'lu taraftarlar bunu hiç de hakaret diye algılamamışlar. Hatta kendi deyimleri ile "Türk gibi güçlü" görünmekten çok hoşlanmışlar. İste
bu yüzden her maçlarinda kale arkasında en az 1 Türk bayragı acmaya başlamışlar O tarihten beri.

2000-2001 sezonunda oynanan Deportivo-Galatasaray maçından bir kare. Kale arkasında Türk bayrağımız tüm asaletiyle yerini almış.

FORMA NOSTALJİ #2 CRYSTAL PALACE



Forma 1994-1995 sezonu Crystal Palace'ta oynayan John Salako'ya ait. Salako Nijerya asıllı İngiliz. Emektar oyuncu 1986'dan 1995'e kadar tam 9 sezon Crystal Palace forması giymiş. Futbolu da geç yaşta bırakmış. 2004-2005 sezonunda 36 yaşındayken veda etmiş sahalara. İyi ki yolu Türkiye'ye düşmemiş, eğer öyle olsa çok yazık olurdu kendisine. Adın çıkacağına canın çıksın derler ya o hesap.

NEREDEEEN NEREYEEE


2000-2001 sezonu için çıkan Championship Manager'da River Plate'den bir oyuncu sürekli olarak hangi takım olursanız olun transfer edilmeye çalışıyor ve oyunda transfer olduğu takımı ihya ediyordu. Derken bir sonraki transfer sezonunda Barcelona yönetimi de bu duruma kayıtsız kalmadı ve 15 Milyon euro karşılığında Saviola'yı renklerine bağladı. İlk sezonunda 17 gol (İstanbul'da elektrik kesintisi altında oynanan Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi maçı dahil) atan Saviola ikinci sezonuna sakatlık problemi ile başlasa da yine 14 gol atmayı başardı. Daha sonra Monaco ve Sevilla'da geçen kiralık sezonlar ve sözleşmesinin bitmesinin ardından bir umut Real Madrid'e transfer oldu. İniş burada da devam etti. İspanya Kupası ya da prestij için çıkılan maçlar dışında forma şansı bulamayan '' Tavşan '' lakaplı oyuncu iki sezonda Real Madrid sanırım 120 maça yakın maça çıkmıştır sadece ve sadece 28 maçta 4 gol attı ve o da ışığı sönmeye yaklaşan yıldızlar; Pablo Aimar, Jose Antonio Reyes (kiralık sözleşmesi bitti Atletico Madrid'e döndü), David Suazo ( Inter'in Cagliari'den büyük ümitlerle aldığı oyuncu onunda kiralık sözleşmesi bitti) gibi Benfica'ya transfer oldu. Hayırlısı olsun bakalım Saviola Porto ve Sporting Lizbon'un gölgesinde kalmaya başlayan Benfica'nın '' Tavşan Atleti '' olup takımı şampiyonluk yarışında sırtlama başarısına imza atabilecek mi? ( Zor zor )

26 Haziran 2009 Cuma

SPONSOR NE DİYORSA O!



Fotoğraf Club Brugge'ün soyunma odasından. Takımın formasına göğüs reklamı veren DEXIA işi sıkı tutuyor anlaşılan. Firma yetkililerine maç boyu sahada tepinen 11 futbolcu yetmiyor, gol sevinçlerine bile karışıyorlar. Çözümü soyunma odasına astıkları bu uyarı tabelasıyla sağlamaya çalışmışlar. Maksat namımız yürüsün.

KAPTAN MAĞARA ADAMI


David Villa'nın oynadığı reklam filmi. Real Madrid'e transfer olursa tepkilerden kurtulmak için bu yolu seçebilir.

CHELSEA YENİ SEZON FORMALARI


Chelsea de açmış tezgahı. Çizgili olan sanki geçen sezonlarda Inter'in giydiği formayı anımsatıyor. Omuzlardan dirseğe doğru inen fosforlu sarı asaleti bozmuş biraz. Statta ışıklar sönse bile bulurlar birbirlerini. Gerçi İngiltere için bu imkansız bir ihtimal ama olduki Türkiye'ye gelirlerse önceden alınmış bir tedbir. Mavi formaların eklentileri tuhaf geldi bana biraz. Sanki ordan burdan kırpmışlar gibi. Elbette bir formayı sahada görmeden anlayamazsın. Bekleyelim görelim.

KÜME DÜŞMEK YARAMADI

BİR YILDIZ DAHA KAYDI


Futbol Dünyasından önemli yıldızlar birer birer kopmaya devam ediyor. Futbolu bıraktığını açıklayan son isim ise Leverkusen kaptanı Bernd Schneider oldu. Carl Zeiss Jena ve Eintracht Frankfurt'ta geçirdiği 6 sezonun ardından 1999 yılında Leverkusen'e transfer olan Schneider futbolu önce baldırından daha sonra ise sırtından geçirdiği ve bir türlü kurtulamadığı sakatlıklardan dolayı bırakma kararı aldı. Leverkusen'de 263 maçta 35 gol atan Schneider bu sezon sadece takımının M'Gladbach'ı 5-0 yendiği maçta formasını giymişti. 2002 yılında Toppmöller yönetimindeki Leverkusen Devler Liginde finalde Zinedine Zidane'nın insanüstü golüne engel olamayıp kaybederken ilk 11'de sahada yer alan Schneider'i özellikle aynı yıl İstanbul'da oynanan ve Leverkusen'in 2-1 kazandığı Fenerbahçe maçında attığı harika golle de hatırlayacağız...

25 Haziran 2009 Perşembe

OLDU MU ŞİMDİ ?



İnsanın aklına ister istemez bu soru geliyor. Sen tut 35 maçtır yenilme, Avrupa Şampiyonu ol, geleni geçeni sepetle sonra da gel futbola bile 'futbol' demeyip 'soccer' diyen bir ülkeye mağlup ol. Üstelik 2-0, üstelik gol bile atama, üstelik rakibin az bir süre de olsa 10 kişi mücadele etsin. Sezen Aksu'nun bir şarkısı vardı o geldi aklıma. ''Oldu mu şimdi oldu mu yar?'' diyordu. Yazık oldu İspanya'ma.

BORDEAUX YENİ FORMALAR





Yeni sezonun cicileri yine Puma'dan. Kırmızı Beyaz çizgili olanı bana Atletico Madrid'i hatırlattı sanki.

ROBINHO SHOW



Yaramaz çocuk yine yapmış şovunu. Fakat anlamadığım nokta şu. Konfederasyonlar Kupası'nda 11 numaralı formayı giyen Robinho, neden Felipe Melo'nun 5 numaralı eşofman üstünü giyer ki üzerine?

BABASININ OĞLU #2



Kun Agüero'nun oğlu Benjamin büyümüş kocaman olmuş. 4 aylık gibi durmuyor hiç saçlara bakarmısınız. Babasıyla aynı neredeyse. İleriki günlerde şampuan reklamlarından teklif gelirse hiç şaşırmamak gerekir.
Bu arada arka sol plandaki iki şahıs; biri Maradona'nın gençliğini, diğeri de muhtemel ihtiyar halini andırıyor sanki.

24 Haziran 2009 Çarşamba

TARİHTEN BİR SAYFA #1



Ziya Şengül ve Sanlı Sarıalioğlu. Nam-ı diğer Ziya Baba ve Sanlı Kaptan. Ziya abiye sordum, fotoğrafın tarihini hatırlamadı. Sanlı kaptana gösterdim, gözleri doldu ve benden bir kopyasını istedi. Ebedi dostluk böyle bir şey işte.

HENRY MÜSLÜMAN MI ?



Hadi Kanoute ile Keita'yı anladık onlar müslüman, hatta Kanoute cami,çeşme ne var ne yok yaptırmış. Sana ne oluyor Henry ?

BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM



Şimdi oralarda olmak vardı. Artvin şu an tam gidilecek yer. Ne Bodrum, ne Marmaris, ne Antalya. Artvin'in havası bambaşka.

KADRO NOSTALJİ #2 SPARTAK MOSKOVA 93



Aynı sezon Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi'nde eşleşmişti. O kadrodan bir çok isim ertesi sene Avrupa'nın kalburüstü takımlarında aldılar soluğu. Onopko, Karpin, Beschastnykh, Mostovoi, Steauche vs. Galatasaray ilk maçta rakip 9 kişi kalmasına rağmen deplasmanda galip gelememişti. Bırakın galip gelmeyi gol dahi atamamıştı. Hatta o dönemlerin Lugano'su Stumpf, rakip 9 kişi kalınca ayıp olmasın diye kendisi de kırmızı kart görüp takımını 10 kişi bırakarak adaleti sağlamaya çalışmıştı. Maçın spikeri Abidin Aydoğdu'ya değinmiyorum bile. Efsane bir maç anlatmıştır kendileri. Hakan Şükür topu alıp giderken son adam tarafından düşürülünce derin bir ''oooooouuuvvvv'' çekmiş ve ''işte şimdi kötü oldu'' demiştir. Kötü olan nedir oysaki. Rakibin kırmızı kart görecek olması.
Tarihte çok ilginç maçlara ve spikerlerden ilginç sözlere maruz kaldık. Onlara ileriki yazılarda değineceğim.
Fotoğrafa gelecek olursak tekrar. Ruslar soğuk insanlar vesselam. Bir taneniz de gülün be kardeşim.

23 Haziran 2009 Salı

BEKLEYİŞ



Edinaldo Grafite:

* ''I hope to be selected for the next FIFA World Cup, but if I'm not, I'll be in South Africa as a fan ''

* '' Umarım FIFA Dünya Kupası kadrosuna seçilirim, eğer çağırılmazsam, Güney Afrika'da bir taraftar olarak bulunacağım ''

Bundesliga'nın 28 gollü gol kralı Grafite belli ki Konfederasyon Kupası kadrosuna alınmadığına epey içerlemiş. Şimdiden zemin yapıyor.

BAŞIMIZA TAŞ YAĞACAK



Fotoğraftaki abimiz Carlos Roa. Arjantinli kaleci. Bir zamanlar, hatta en ünlü zamanlarında 1997-2002 yılları arasında Mallorca kalesini de korumuştu. Asıl mevzu bu değil tabi. Roa, 2000 yılında kıyamet kopacağına inandığı için futbolu bırakıp ibadete adamıştı kendini. Fakat, ne kıyamet koptu, ne gezegenler çarpıştı, ne de başımıza taş yağdı. Bağlı olduğu Seventh Day Adventist Church topluluğu bunu emrediyordu. Ayrıca bu 'tarikat'a bağlı olduğu için inanışları gereği ''Cumartesi maça çıkmam!'' dedi.
1998 Dünya Kupası'nda İngiltere maçında penaltı atışları sırasında itirazı sonucunda sarı kart gören dünya üzerindeki tek kaleci olmuştur. Sıtma hastalığına da yakalanmış, kanserle de mücadele etmiş zamanında.
Tuhaf adammış vesselam...

22 Haziran 2009 Pazartesi

KORKMAYIN BEYLER

SÜPER BABA



John Terry İngiltere'de 'Yılın Babası' seçilmiş. Chelsea kaptanının Georgie John ve Summer Rose adlı ikiz çocukları 3 yaşındalar. Kaptan yaptığı açıklamada ''bu onur benim için kupalar kazanmaktan bile daha önemli'' demiş. Saha içinde de saha dışında da tam bir profesyonel, örnek alınması gereken bir futbolcu kanımca.

ÜÇ SİLAHŞÖRLER



Soldan sağa;
Lothar Matthaus, Jurgen Klinsmann ve Andreas Brehme

İnter'in 3 yıldızı. Fotoğraf 1989 yılına ait. Yani Kilnsmann'ın Inter'e ayak bastığı tarih. Önce Matthaus ve Brehme düştü Milano yollarına, ardından Klinsmann'ı çektiler saflarına. Üçü de 1992'de ayrıldılar Inter'den.
O zamanlar televizyonlarda sadece kendi ligimizin maçlarını izlerdik. Avrupa'dan futbol yoktu televizyonlarda doğru dürüst. Bazen, TRT 1 İngiltere Ligi maçlarını verir, televizyondan o golleri izleyip gaza gelen kardeşim ve ben gözümüze kestirdiğimiz herşeyi yuvarlayıp top yaparak evin altını üstüne getirirdik.
Demiştim ya miladım İtalya 1990 Dünya Kupası'dır. Gerçi 1986 Meksika'yı ve Van Basten'li Hollanda'nın 1988'de kupaya uzandığı Almanya'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nı da hatırlıyorum elbette. Fakat ciddi anlamda bir sporsever olarak, Dünya Kupası öncesi Sabah gazetesinin verdiği ''Dünya Kupası Özel Eki'' ile dersime çok iyi hazırlanmıştım.
Renklerden midir nedir, o zamanki Batı Almanya'ya bir sempatim olmuştu. O dönemden adını ezberlediğim ve turnuva boyunca izlemekten büyük keyif aldığım panzerlerin en etkili üç silahı yani ' 3 silahşörü ' Matthaus, Brehme ve Klinsmann'dı. Fakat O'nları Inter'de birlikte görmem bile AC Milan'dan vazgeçmem için yeterli bir sebep olmadı.
Tam 19 sene geçmiş. Yok yok. Ben kesin yaşlandım.