20 Haziran 2009 Cumartesi

TELLİOĞULLARI'NDAN BALOTELLI



U 21 Avrupa Şampiyona'sı devam ediyor. Dün İsveç-İtalya karşılaşması oynandı. Bizim esas oğlan, nam-ı diğer 'Çakma Cisse' 23. dakikada enfes bir gole imza attı.



Fakat adam kurtlu ya duramıyor yerinde. Bizde de vardır böyle topçular. Bir olumlu iş yapsalar, ardından alakasız bir hareket yapıp bir çuval inciri berbat ederler. Gerçi Sabri bu kategoriye bile girmiyor hiç bir olumlu hareketi olmadığı için. Herneyse konumuzdan çıkmayalım.
İtalya Balotelli'nin mükemmel golüyle 1-0 öne geçer ama bizimki rahat durmaz. 15 dakika sonra yaptığı uygunsuz hareketten sonra 'kırmızı kartı' tabiri yerindeyse yer.



Bu arada golden sonra kollarını iki yana açması biraz Zlatanvari geldi bana. İnsanlığı da benzese bari.

19 Haziran 2009 Cuma

TRİBÜN SHOW #1 FIORENTINA



Blogda zaman zaman nostalji yapıyoruz. Zaman zaman çocukluk aşkımız olan formalar ile hasret gideriyoruz. Futbolun temel direği olan tribünleri es geçemeyiz tabiki. Fiorentina'dan başlıyoruz. Hadi bakalım.
Bu koreografiyi yakın zamanlarda Fenerbahçe de denemişti. İtalyanlar bu işi iyi beceriyor.

KUĞU GÖLÜ BALESİ



Afrika'lılar futbolu bir tuhaf oynuyorlar. Saha içiyle, sahadışıyla Kara Kıta başka bir futbol gezegeni gibi. Futbol toplu da oynanıyor, topsuz da oynanıyor, yerde de oynanıyor, havada da oynanıyor. Bazen de objektiflere böyle ilginç görüntüler yansıyor.

İKONCAN


Kale direklerinin dert yoldaşı kaleciler. Maçta hep geri plandadırlar. Yaptıkları bir kurtarış hemen unutulur, fakat yedikleri bir gol günlerce konuşulur. Onların da fark yaratanları var elbet. Henüz geçen yıla kadar en çok gol atan kaleci Jose Chilavert yerini Brezilyalı Rogerio Ceni'ye kaptırsa da hala hafızalarda. Keza enteresan kurtarışlarıyla Rene Higuita. Sık sık ileriye çıkıp gol aramalarıyla Peter Schmeichel. Fakat bu isimlerin hepsi futbolun içinden geçen bir noktada buluşuyorlar.
Bir ismi itinayla ayırmak lazım bir kenara. Jorge Campos. O farklı bir isim. 1991'den 2004'e kadar tam 13 sene Meksika Milli Takımı'nın kalesini korudu. İlginçtir milli takımda oynadığı 130 maçta hiç gol atmamış. Fakat kulüp takımları performansı çok ilginç emektar kalecinin. O boyuna rağmen, tam 38 gol göndermiş rakip filelere. Maç sırasında çoğu zaman topu alıp bir ön libero gibi ayağıyla oyun kurması, her iki ayağını da çok iyi kullanması, kendi tasarımı olan iğrenç rengarenk kaleci kazakları Campos'un akıllarda kalmasında fazlasıyla rol oynadı.
Amerika 94 Dünya Kupası'nda medya bugünki gibi değildi elbet. O kadar yaygın bir ağ yoktu. Şimdilerde Şili takımım Colo Colo'yu duyamazdık bile bundan 15 sene önce. Campos'u da(futbolu iyi bilip araştıranlar haricinde) Amerika 94 Dünya Kupası'nda izlemeseydik heralde varlığından bile haberdar olamayacaktık.
Football... Connecting people...

VAN PERSIE MANCHESTER YOLLARINDA



Robin Van Persie'nin adı Manchester United ile anılıyor. Hatta The Sun gazetesine göre bu transfer bitmiş bile. İngiliz basınında Arsenal'in kalitesinin gitgide düştüğü tartışılıyor. Tek yıldızı Henry olan bir takımdı, diğerleri yıldızcıktı Topçular'da. Fransız golcü de sonunda dayanamayarak Barcelona semalarına uçuşa geçmişti zaten bilindiği üzere. Belki de kendisi için en doğru kararı verdi. Zira Arsenal de kalmaya devam etse bu sezon da kupayı ancak televizyondan görebilecekti.
Robin de sanırım Henry abisinin yolundan gidecek. Çünkü yaptığı açıklamada, artık şampiyonluklar yaşamak istediğini belirtmiş. Arshavin'in gelişi de Van Persie söylentilerinde etkilidir muhakkak. Zaman neleri gösterir bilemeyiz tabi ama gençleşelim derken neredeyse 3 yaşındaki çocuklara imza attıran Arsene Wenger ve Arsenal, Van Persie'nin yokluğunu çok arar. Tam da Fabregas, baba ocağı Barcelona'ya göz kırpmışken.

KOMEDİ FUTBOL #1




MAKAM ARABASI



Üstte; Brooklyn Joseph Beckham, Romeo James Beckham ve şoför koltuğunda David Robert Joseph Beckham. Ailenin en küçük bireyi Cruz David Beckham fotoğraf karesinde yok. Altta bir Real Madrid maçı öncesi Beckham ve oğulları. Dördü de birbirlerinin kopyaları gibi adeta.

18 Haziran 2009 Perşembe

ADAM OLACAK ÇOCUK #4



Xavi Hernandez
Barcelona altyapısının, La Mãsia'nın dünya futboluna sunduğu isim. Şimdiki teknik direktörü Guardiola ile birlikte forma giymiş, istikrar abidesi.

KURT ROTHLISBERGER



'' Rothlisberger saatine bakıyor, Rothlisberger saatine bakıyor, Rothlisberger saatine bakıyor, veeee Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde ''

Bu sözler İlker Yasin' e ait. Galatasaray ve Manchester United 1993/1994 sezonunda Şampiyonlar Ligi Ön Eleme turunda 3-3'lük maçın rövanşında Ali Sami Yen'de karşı karşıya gelirler. Hakem İsviçreli Kurt Rothlisberger'dir. Çoğumuz - özellikle bizim jenerasyon - O'nu o maçtan hatırlarız. İlker Yasin'in maçın son düdüğünü anlatış biçimi de o replikle hala kulaklarda çınlar.

KADRO NOSTALJİ #1 AC MILAN 93



AC Milan. İlk Avrupa aşkım. Kimler yok ki o kadroda, saymakla bitmez. Yıldızlardan başınız döner neredeyse. Bizim çiçeği burnunda hocamız Rijkaard mı dersin, o dönemin genç yıldızı Maldini mi dersin, Albertini, Van Basten, kaptan Baresi.

17 Haziran 2009 Çarşamba

MELANIE CHISHOLM



Nam-ı diğer Mel C. Spice Girls üyesi. 90'ların son döneminde dünya müzik piyasasına damgasına vuran isimlerden biri. Aynı zamanda koyu bir Liverpool taraftarı. Spice Girls'ten Victoria ile evli olan David Beckhamın O'nunla ilgili bir anısı var.

İlk buluşmalarında Beckham ve Victoria bir Çin lokantasından, sadece içecek birşeyler sipariş ettikleri, yemek yemedikleri için atılırlar. Victoria'nın aklına bir arkadaşına gitme fikri gelir ve bunu David'e söyler. O da kabul eder. Gerisini Beckham'dan dinleyelim.
'' Şansıma bahsettiği arkadaşı Melanie Chisholm'dü. Kendimi nasıl bir işin içine sokmuştum? Bir Baharat Kız'la çıkmıştım ve şimdi bir başka Baharat Kız'ın evine gidiyorduk. Bir kızla ilk çıktığı gece bir delikanlı daha ne kadar gergin olabilirdi ki ?
Oraya vardığımızda yatağından kalkıp kapıyı açan Melanie'nin üstünde pijamaları vardı. İçeri girip duvardaki Liverpool bayrağını gördüğümüzde ise benim içim daraldı. Henüz buna hazır değildim. ''

Melanie C hala bazı Liverpool maçlarından önce sahada minik bir konser verir ve Kop tribünleri O'na adeta tapar.

MICHAEL PREETZ



Bundesliga'da bir zamanlar formasını giydiği takımları çalıştıran teknik direktör kervanına O da eklendi. Tam 7 sezon giymişti Hertha Berlin formasını. Şimdi takım elbiseyle duracak saha kenarında.



Çoğumuz O'nu ilk olarak kolunda alçısıyla Ali Sami Yen'de tanımıştık. O kabus Hertha Berlin maçında ilk golü atan isimdi.

2009/2010 MAN UNITED FORMALARI YORUMSUZ




DÜNYA KUPASI BAŞLAMASIN



Çok ciddiyim. Eğer bu 'vuvuzela' eziyetini bir ay boyunca çekeceksek hiç başlamasın. Zulu kabilesinin icadı olan bu boruyu her kim o stada sokuyorsa buna bir an önce bir önlem alınmalı. Ama Konfederasyon Kupası acı bir gerçekle yüzyüze kalmamızı sağladı. O iğrenç boru sesleri durmak bilmiyor adeta. Hele Yeni Zelanda-İspanya maçının sonlarına doğru sadece kulak tırmalayan, sinek vızıltısı gibi boruların oluşturduğu akustik sinir bozucuydu. Futbol insanla güzeldir, taraftarla güzeldir, boruyla borazanla değil.



Hadi Afrikalıları anladık da İtalyanlara ne oluyor o kısmı çözemedim. Hemen benimsemişler olayı, sanki borusuz içeri almıyorlar gibi. Yok yok. Çekilmez bu çile. Keşke bütün maçlar İngiltere'de oynansa. İnsan o alkışları, o taraftar sesini duyunca mest oluyor resmen.

MESUT&MARIN A.Ş



Solda, gururumuz demeye dilimin bir türlü varmadığı Werder Bremenli Almancı Mesut Özil, sağda O'nun yeni takım arkadaşı ve bence geçtiğimiz sezon takımı Mönchengladbach küme düşmekten son anda kurtulmasına rağmen Bundesliga'nın en iyi ismi Marko Marin. Görüntüler Almanya-İspanya U-21 maçından. Bir duran top organizasyonu ancak böyle rezil edilebilir.

BO NE BU ?



Fotoğraftaki şahıs Palmeiraslı Marcão. Internacional ile oynanan lig maçı sırasında başına bir darbe alıyor ve saha kenarında tedavi görüyor. Oyun alanına döndüğünde kafasında bir bone var. Hani bandajları, fileleri gördük ama böylesi bir ilktir heralde. Bu haliyle futbolcudan çok yüzücüye benziyor zaten.

16 Haziran 2009 Salı

BİZİM BULUNDUĞUMUZ YERDEN...

Şampiyonlar Ligi ... Futbolun büyüsü ... Avrupa'nın hatta dünyanın en büyük futbol organizasyonu. Şampiyonlar Ligi Star ekranlarıyla özdeş aynı zamanda. Türkiye Avrupa'nın yıldızlarıyla Star'da tanıştı ve hala bu futbol şöleni Star'da devam ediyor. Evet televizyondan yayınlanıyor yıllardır da, spiker nerede ? O nerelerden anlatıyor ? Biz o heyecanı televizyon başında yaşarken spiker futbolun kalbinde, futbolun içinde, büyük heyecanın nabzını tutuyor. 'Futbol asla sadece futbol değildir' demiş Simon Kuper. Doğru söylemiş. Biz ekrandan izliyoruz, ama o ekranın bir de arkası var.

Tarih: 24.04.2007
Şampiyonlar Ligi Yarı Final İlk Maçı
Manchester United - AC Milan
Old Trafford

Maçın ilk golü Cristiano Ronaldo'dan geliyor. Bakalım Ertem Şener bizlere o dakikaları nasıl aktarıyor.

*DUE ROSSI & DE ROSSI


Villarreal'in yıldızı 'genç' Guisseppe Rossi oyuna bir girdi pir girdi. Sanki Iauqinta ve Gilardino'yu kenara çekip öyle vurulmaz böyle vurulur dersi verdi. Ömer Üründül gibi Lippi'ye akıl vermek haddim değil elbette. O bırakın sadece futbolseverleri, tüm futbol camiasını kendine hayran bırakmış tecrübeli bir isim. Ben Rossi'li bir 11 ile başlayacağını tahmin ediyordum. Villarreal'li golcü bu sezon takımından ayrılacakmış gibi görünüyor. Juventus ve Genoa'dan ciddi teklifler var kendisine.
Çocukluğumdan beri İtalya'ya bir sempatim vardır bunu inkar edemem. Kalede Zenga'nın olduğu, Maldini'nin bıyıklarının yeni yeni terlediği, Baresi'li, Bergomi'li, Giannini'li, Vialli'li ve Schillaci'li İtalya 90 kadrosu, o dönemler bir ilkokul talebesi olan benim, futbolu daha çok sevmemi sağlayan gök mavisi renklerdi. İtalya'nın o kupada yediği tek gol yarı finalde Caniggia'nın ayağından gelmişti ve talihsiz bir şekilde normal süresi 1-1 sona eren maçta penaltı atışları sonucu kendi evlerinde Napolili Maradona'nın Arjantin'ine elenmişlerdi.
De Rossi'nin golü de alkışlanacak bir vuruştu. Çaprazdan o kör noktayı görmek, usta bir golcünün bile cesaret edemeyeceği bir kabiliyet ister.
İtalya, Amerika'yı 'adıyla' yendi. Bradley ve Altidore dışında çabalayan bir isim olmayınca ABD kolay teslim olmak zorunda kaldı ister istemez. Bir de 10 kişi kalmak eklenince İtalya'nın galibiyeti kaçınılmaz oldu. Tek merak gollerin hangi dakikalarda geleceğiydi sadece.
İtalya 2. maçını 18 Haziran Perşembe, Brezilya'ya ecel terleri döktüren Mısır ile oynayacak. Umarım B grubunda yine bol gollü bir maç izleriz.


*DUE İtalyanca 2 anlamına geliyor.

15 Haziran 2009 Pazartesi

FORMA NOSTALJİ #1 ALMANYA



Forma nostaljisinde ilk tercihim tabiki bu forma olacaktı. İtalya 90'ın unutulmaz Almanya'sı gözümde bu formayla bir kez daha büyümüştü. Renkleri de etkili tabi bu tercihte. Mattheus'lar, Klinnsman'lar, Brehme'ler, Littbarski'ler... Liste uzar da gider saymakla bitmez. Finalde Arjantin'i çetrefilli bir penaltı sonucunda mağlup etmiş olsalar da, Almanya'nın bu forması yıllardır hafızalardan silinmedi silinmeyecek.

WEMBLEY CUP



24-26 Temmuz tarihleri arasında oynanacak. 4 takım kıyasıya mücadele edecek.

- Barcelona FC (İspanya)

- Tottenham Hotspur (İngiltere)

- Celtic FC (İskoçya)

- Al Ahly (Mısır)


24 Temmuz Cuma

Celtic FC - Al Ahly
Tottenham Hotspur - FC Barcelona

26 Temmuz Pazar

FC Barcelona - Al Ahly
Tottenham Hotspur - Celtic FC

Her takım 2 maç yapıyor. Galibiyete 3, beraberliğe 1 puan, ayrıca her gole de 1 puan veriliyor. Maçlar sonucunda en fazla puan toplayan takım Wembley Kupasının sahibi oluyor.

HAGI'NİN 11'İ



Yaşayan efsane, majesteleri en iyi 11'ini belirlemiş. Kalede Galatasaray'dan Taffarel var. Can dostu Popescu yedeklerde. Listede hiç Türk futbolcu yok. Fatih Terim'in de adı geçmiyor hiç. Forvetler Milan'dan.

Kaleci:
Claudio Taffarel

Sağ Bek:
Jorginho

Stoper:
Franco Baresi

Stoper:
Fernando Hierro

Sol Bek:
Paolo Maldini


Orta Saha:
Luis Figo

Orta Saha:
Pep Guardiola

Orta Saha:
Diego Maradona

Orta Saha:
Zinedine Zidane


Forvet:
Marco van Basten

Forvet:
Ruud Gullit

Teknik Direktör:
Johan Cruyff

Yedekler:

Peter Schmeichel

Gheorghe Popescu

Fernando Redondo

Romario

Ryan Giggs

OYUNLARDAN ÇIKAN YILDIZLAR....


Championship Manager'la tanışmam 1994 yılına dayanıyordu ve onunla olan maceram Football Manager çıkana kadar devam etmişti. Michael Owen Liverpool'un rezerv takımında iken bu adamda kim demiştim, sonrasında aynı durumu ilerleyen yıllarda önce Javier Saviola, Kaka, Carlos Tevez'le devam ettiğini gördük. Son versiyonunda ise Lulinha, Keirrisson ve birkaç oyuncu daha sanki 1-2 sene içinde isimlerinden transfer piyasasında söz ettirecekmiş gibi görünüyor. Tabii Football Manager tek başına bir ölçü değil bazı teknik adamlar inkar etselerde oyunun database'i sayesinde oyuncu araştırmalarına girdiklerini biliyoruz. Tabii Football Manager'dan sıkılan ne yapar, yanına birkaç arkadaşı daha geldiğinde Playstation'ını açar ve PES'in hangi versiyonu çıktıysa onu oynar. Arkadaşları olmadığı zaman ise Master League'de boy gösterir. Master League'de de ana hedef hızlı oyuncuları bir takımda toplayıp sonuca gitmektir. PES'in son versiyonu olan 2009'da da bana göre Master League için medya tabiri ile '' Biçilmiş Kaftan '' kesinlikle nam-ı değer '' Chirne '' yani Tunuslu Yassine Chikhaoui'dir. Adı 2007 yılında Ajax, Bayern, Lyon, Arsenal, Liverpool ve Fenerbahçe ile anılan Chikhaoui büyük kulüplerin aksine İsviçre Liginde Zürich takımına transfer oldu. 2008 Afrika Uluslar Kupasında birçok teknik adamın yakın takibe aldığı Chikhaoui'yi özellikle Mourinho kadrosunda görmek istemişti ama bu transfer gerçekleşmemişti. Bu sezon başında ise dizinden geçirdiği sakatlıktan dolayı ancak 26 Nisan tarihinde sahalara dönen Tunuslu sezonu ligi 6 maçta attığı tek golle tamamladı. Hazır transfer sezonundayken ve teknik adamlarımız bazı oyunların databaselerinden oyuncu bakmaya bayılırken bir de PES'i denesinler ve yanına yaklaşanı deviren ve 1.89 boyunda olmasına rağmen forvet arkasında oynayan bu oyuncuya da bir baksınlar...

ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN



Moratti sonunda açıkladı Zlatan'ın bonservisini. 90 milyon euro. Boşnak asıllı İsveçli futbolcunun menajeri yaptığı açıklamada ' Zlatan'ın bedeli Ronaldo ve Kaka'nın toplamı kadardır ' demişti. Görünen o ki Moratti bile inanmamış bu abartıya ve İbra'nın bonservisini açıklamış sonunda. ' Ribery'nin 70 milyon ettiği bir piyasada Zlatan'a bu para az bile ' demiş Inter Başkanı.
Önümüzdeki günler neleri gösterir bakalım. Messi ve Zlatan Ibrahımovic. Şayet seneye böyle bir ikili izlersek koltuğa sıkı tutunmakta fayda var. Baş dönmeleri sık görülebilir.

ADAM OLACAK ÇOCUK #3



Alessandro Del Piero

2 yaşından belliymiş futbol topunun hayatının bir parçası olacağı.

SEVILLA YENİ SEZON FORMALARI


Giymişler yeni sezonun bayramlıklarını. Tasarımlar çok sade, futbolcu maçtan sonra tişört diye giyse kimse anlamaz. En sağdakinde biraz Hırvat rüzgarları esmiş o kadar. Başkan Jose Maria del Nido da giyseymiş keşke, hepten sırıtmazmış arada.

YENİ MATADOR



Matador gerçek yerini buldu. Şimdi hünerlerini sergileme vakti geldi. Camp Nou'da karşısında bir tane değil 11 tane boğa olacak. Bakalım o zaman ne yapacak bizim Portekizli.

GENOA'NIN YILDIZ HASRETİ



Serie A'da bu sezon sergilediği başarılı performansla herkesin takdirini başaran Genoa takımı sezonu beşinci sırada tamamladı ve gelecek sezon Avrupa Ligine katılmaya da hak kazandı. Hatta biraz daha dikkatli olsalar Fiorentina'nın yerine Şampiyonlar Ligine de ön elemeden katılma hakkını elde edebilirlerdi. Neyse esas konumuza dönelim. Bu sezon sergilediği form grafiği ve attığı goller sonrasında Diego Milito ve orta sahada iyi işler yapan Thiago Motta Inter'in yolunu tuttular. Takım şimdiden Milito'nun yerine Hernan Crespo'yu, Atalanta'dan Sergio Floccari'yi, Siena'dan da Houssine Kharja'yı transfer ettiler. Bu transferler takımın gelecek yıl Avrupa Liginde boy göstermesinde etkili olacaktır ama benim esas değinmek istediğim konu şu. Genoa takımının şu anda sonuncusu 1923/1924 sezonunda olmak üzere 9 şampiyonluğu bulunuyor. Takımın kazanacağı bir şampiyonluk ise takımın Juventus, Inter ve Milan'la birlikte formasında her 10 şampiyonluğa verilen yıldızın takılması anlamını taşıyor. Acaba ilerde olurda bir Rus ya da Arap iş adamı bunun farkına varıp takımın sadece kendi tarihine değilde Serie A tarihine de damga vuracak bu hamleyi yapabilmesi için kulübe bir yatırımda bulunur mu??? Sanırım bulunursa takım her ne kadar Luigi Ferraris Stadını Sampdoria ile ortak kullanıyor olsa da stadın dışına o kişinin de bir heykeli dikilebilir......

STEVE NASH

Phoenix Suns'ın uğurlu 13 numarası, Thierry Henry'nin kankası Steve Nash 'Football For Good' organizasyonu için kolları sıvamış, Avrupa'nın altını üstüne getirmiş. Hem de öyle böyle değil. Elleri kadar ayakları da çok maharetli. Ne Del Pierro'su kaldı geride, Ne Joe Cole'u ne de Gattuso'su. Aç karna tok karna mutlaka izleyin...

Steve Nash - 'The Player' from meathawk on Vimeo.

14 Haziran 2009 Pazar

PETER SCHMEICHEL



David Beckham: O'na gol atabilirseniz, herkese gol atabilirsiniz.