11 Temmuz 2009 Cumartesi

A RIVEDERCI* NEDVED


Kayıyor yıldızlar birer birer. Niye gidiyorlar ki sanki? Yaşlanmaya bir çözüm bulamazmıyız futbolda. Hep aynı kalsalar, Hagi yine hiç umulmadık bir anda 35 metreden fileleri havalandırsa, Rıdvan yine tribündekileri bile çalımlayıp cezasahasına girse ya da Amokachi'nin rüzgarından soğuk alıp hastalansalar yine rakip takım defans oyuncuları. Biz futbolun en güzel olduğu dönemi yaşadık aslında. 90'ların sonu futbola her anlamda, Avrupa'da, Türkiye'de hatta Fransa'da 1998 yılında düzenlenen Dünya Kupası ile birlikte doyulan dönemlerdi. Belki internet pek yaygın değildi o dönemler ama futbolla yatıp futbolla kalkmak ne demekti çok iyi biliniyordu. Zaman geçiyor herşey değişiyor elbette. Serhan'la aynı jenerasyonuz. Geçen günlerde Popescu'nun verdiği röportajda yılların geçtiğini bir kez daha anladık televizyonda izlerken. O defansın gözbebeği, sigortası Popescu'nun saçlarına aklar düşmüş bembeyaz olmuş. Biz geçip giden zamanda yeni yetenekler ararken yıldızlar da bir bir kayıp gidiyorlar futbol arenasından. Gerçek yazdı Marcelo Salas'ı bugün. Şili milli takımını 1998'de desteklemem için tek sebepti Marcelo Salas.
Ve Nedved. Futbolseverler hatırlar, 1995 Kupa Galipleri Kupası'nda Galatasaray Sparta Prag ile eşleşince o toy çocuk hem Prag'daki hem de İstanbul'daki maçta neredeyse tek başına bitirmişti Galatasaray'ın işini. Kalede de futbolu uzun zaman önce bırakan, şu an Galataaray'ın demirbaşı durumuna gelmiş, uzun zamanlar Hayrettin Demirbaş'ın arkasında yedek beklemiş neyseki O'ndan kötü etkilenmemiş olan beyefendi kişiliğiyle Nezih Ali Boloğlu vardı. O Nedved çok kısa zamanda kendini Avrupa futboluna kanıtladı ve Lazio'ya transfer olup 5 sene başkent ekibinde forma giydi. O günlere dair hatırlamak istemediği tek şey eminim Cafu'nun O'nu maymuna çevirdiği anlardır heralde.

İlgili aramalar: spor - cafu -  roma -  italya -  cafu -  brezilya -  spor -  futbol


Ardından 8 yıl süren bir Juventus macerası. O artık bir efsane ve o şekilde bıraktı futbolu. Juventus başkanı Giovanni Cobolli Gigli Nedved'e, teknik direktör Ciro Ferrara'nın yardımcılığını teklif etti. Bakalım ilerleyen günler neler gösterecek bizlere.
Futbolu bıraksalar da futbolun içinde kalsınlar istiyor insan böyle yıldızlar için. Hagi Galatasaray'ı çalıştırırken, maç esnasında çok insanın içinden geçmiştir '' şimdi oyuna girse de maçın seyrini değiştirse '' diye. Doğruya doğru.


p.s: İtalyanca'da 'a rivederci' 'güle güle' anlamına geliyor.

DAYAN VEDAT BABA

İZLENMESİ GEREKEN FİLMLER

Son zamanlarda izlediğim iyi filmlerden biri. Biraz ağır işlese de daha iyi şekilde anlatılamazmış bence. Biraz anlatayım. 40-50 kişilik kör olan bir grup karantina binasına atılıyor. Burada yaşamaya çalışıyorlar. Tabi orada olan olaylar mükemmel. Kesinlikle kaçırmayın.Hannibal Lecter'in aşık olduğu Clarice başrolde.

J.M.S

Ayağı kırılmasa Juventus'ta çok büyük işler yapardı. Zamorano'nun kankası Salas futbolu bırakalı 3 ay oldu. Kısa boyuyla iyi sıçrar iyi vurur,çalım atar, şut çeker. Klas adamdı Jose Marcelo Salas. Şili formasıyla İtalya'ya attığı kafa golü akıllarda. Bir sene daha oynasa Vassell ile iyi bir ikili olurlardı. 60.000 kişi uğurladı onu, Hakan Şükür jübile yapsa maksimum 30.000 kişi olurdu. Biraz kendi futbolcularımızı sevelim bence. 30'u geçti diye hayatı bitti demeyelim. Ne 30 üstü oyuncular oynuyo dünyada.

10 Temmuz 2009 Cuma

HOP BİRADER NEREYE ?


Görüntüler dün oynanan Meksika-Panama maçından. Meksika'nın sabıkalı hocası Javier Aguirre, Panamalı oyuncu Philippe'i sağ taç çizgisi kenarında deyim yerindeyse tepiyor. Sonrası mı? Sana tribün yolları, bana kurşunlar. Philippe de kırmızıyı yedi kaynadı arada garibim.
Hatırlanacağı üzere Aguirre Atletico Madrid'i çalıştırırken, geçtiğimiz sezon Marsilya ile oynanan Şampiyonlar Ligi maçındaki ırkçı söylemlerinden dolayı 150 bin Euro ceza almış ve takımının oynadığı iki Liverpool maçını da tribünden izlemek zorunda kalmıştı. Adamın kanında var huysuzluk. Meksika'da da çok barınamaz bu gidişle zaten.

9 Temmuz 2009 Perşembe

FORMA NOSTALJİ #3 B. DORTMUND


Borussi Dortmund'un 1991-1992 sezonunda giydiği, Türk futbolseverlerin bilinçaltına yerleşen o forma. Doğal olarak bu formayla akıllara gelen ilk isim de Stephane Chapuisat olacaktır.

PES VALLA


Eski Real'li artık Manu'lu. Eski Manu'lu artık Real'li.

KADRO NOSTALJİ #4 HOLLANDA 88



Neyseki futboldan anladığım dönemlerde o kadroya denk gelebildim. TRT'nin verdiği maçları izlerken Avrupa Şampiyonasının ne olduğu, hatta Avrupa'nın ne olduğu ne işe yaradığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu elbette. Ama Portakallardaki o uzun saçlı adam biraz farklıydı diğerlerinden. Aynı tanıdık yüzleri Milan'da da görünce dedim ki ''bu abiler futbolu iyi oynuyor''. Yanılmamış olduğumu tarih de bana gösterdi ki bu kadro hala daha hafızalarda. 1988'de eze eze kupaya uzanırlarken, Gullit saçlarını bir o yana bir bu yana savuruyor, Van Basten de akıllara zarar, fizik kurallarına aykırı goller atıyordu. Yeni umudumuz Rijkaard da kendisine verilen görevi fazlasıyla yerine getiriyordu elbette. O dönem bıyıklı futbolcular meşhurdu gerek Türkiye'de gerek Avrupa'da. Bıyığı olmayana kız bile vermezlerdi deyim yerindeyse. Özellikle Alman milli takımında bıyığı olmayan kadroya bile alınmazdı o derece.
Herneyse. 1988 hafızalarda hala tazeliğini koruyor. Çok merak ediyorum, Sovyetlerin kalecisi Dassaev, Van Basten'in o golünde topun nasıl geldiğini şimdi bile çözebilmiş midir acaba?

8 Temmuz 2009 Çarşamba

BECKHAM'IN KRAMPONLARI


Adidas'ın Beckham için Milan'da oynarken tasarladığı Predator ayakkabı. Sol ayakta İngiltere, sağ ayakta İtalya bayrakları. Her iki ayakta da sol kısımda DB (David Beckham), sağ kısımda V (Victoria) harfleri.

VALDES'E KATLANMAK

Son Şampiyonlar Ligi şampiyonu Barcelona'da kaleci Victor Valdes'in sözleşmesi 4 yıl daha uzatıldı. Sanırım Katalan olmasının verdiği milliyetçilik avantajını iyi değerlendiren Valdes bu sözleşmeye layık görüldü. Çünkü yıldızlar topluluğu olarak nitelendirilen Barcelona'da Valdes kalede hakikaten sırıtıyor. Gerçi Guardiola'da bu konuda sanırım yönetimi fazla sıkmıyor. Onda da 2 tane yersek nasılsa 4 tane atarız düşüncesi var. Hayırlısı olsun Valdes'e yeni sözleşmesi ama şu da bir gerçek 1994 yılı Şampiyonlar Ligi finalinnde Milan'dan yediği 4 gol hariç Zubizarretta'dan daha iyi bir kaleci Barça'ya gelmedi. Düşünüyorum da Bonano'lar, Hesp'ler içim karardı yine...

7 Temmuz 2009 Salı

JOHN TERRY = PAHA BİÇİLEMEZ


Carlo Ancelotti: ''Manchester City John Terry'i istiyor ama Terry'nin bir fiyatı yok!''

ÖZLEDİM


Harçlıklardan biriktirilen paraların(madeni para ama) bir avuç içine sıkıştırılıp bilgisayarcıda alınan derin bir soluğun ardından eve gelince 8 mb ramli, flu monitörlü bir bilgisayarda saatlerce açılmasını beklediğim o oyunu özledim.

ZIZOU



En önde kupayı elinde tutan çocuğun masumiyetine bakar mısınız. İleride daha da iyilerini hakedecek ve alacaktır da...

PARA BASSALAR BU KADAR OLMAZ


Avrupa'nın futbolcu bankası olarak sürekli olarak Hollanda kulüpleri konuşulur ve bu takımların başında da Ajax gelirdi ama işi para yönüne dökecek olursak ilk sırayı son 10 senede kazanan takım Portekiz'in Porto takımı aldı. 2002/2003 sezonundan bu yana kasasına 344 Milyon euroyu koyan Porto bu sürede 149 Milyon euro harcadı. Kısacası şu anda kasasına yaklaşık 200 Milyon euro parası sadece transfer gelirlerinden var. 2007/2008 sezonunda 31.5 Milyon euroya Anderson'u Manchester United'a, Pepe'yi 30 Milyon euroya Real Madrid'e satan Porto geçen sezon başında da Inter'de tutunamayan Ricardo Quaresma'yı İtalyan ekibine 25 Milyon euroya satmıştı. Bu yazada yine damgalarını vurmayı başardılar. Önce Lucho Gonzalez'i Marsilya'ya 18 Milyona, Lisandro Lopez'i de Lyon'a 24 Milyona sattılar. Şu ana kadar yaptıkları transferlere bakıldığında Olympiakos'tan Fernando Belluschi'yi 5 Milyona aldıklarını görüyoruz. Seneye de muhtemelen bu Hulk transferin yıldızı olacaktır. Bizim takımların transfer politikalarını, ödedikleri bonservisler sonrasında üstüne göndermek için verdikleri tazminatları da düşünürsek gerçekten halen daha Avrupa'nın gerisindeyiz ve bu da değişecekmiş gibi görünmüyor.... Umarım gün gelir devran döner...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

DUNGA'NIN TERCÜMANI


Fotoğraf Konfederasyonlar Kupası'nda bir maç sonundan. Beckham ek iş almış galiba.

BECKHAM vs GARNETT



Garnett elinin hamuruyla Beckham'ın işine karışırsa ne olur ? Ya Beckham ayağıyla potalara hükmederse neler yaşanır? İzleyelim görelim.

KİM BU ÜNLÜ FUTBOLCU ?



David Beckham ve Brooklyn ve Romeo ve Cruz...

EN BAŞARILI TAKIM JENERASYONU


En Başarılı Takım Jenerasyonu Hangisiydi isimli anketimiz haftasonu itibariyle tamamlandı. Katılanlara ve yorumlarını belirtenlere sonsuz sevgi ve saygılarımı sunarım. bir nabız yoklayalım dedik ve olumlu tepkiler aldık. Tabiki bunun gibi anketler devam edecektir.
Galatasaray oyların büyük bir çoğunluğunu alarak okuyucularımıza göre 'En Başarılı Takım Jenerasyonu' olarak tercih edildi.
Sonuçlar aşağıda;

Galatasaray %64
Fenerbahçe %18
Beşiktaş %9
Trabzonspor %9

ROMA'NIN GLADYATÖRÜ


5 yıl daha uzatmış sözleşmesini, 2014'e kadar yuvasında. Ölene kadar Roma'da oynayacak belli. 1989'da girmiş kulübün kapısından içeri bir daha da çıkmamış. Dile kolay tam 20 sene. Hani derler ya 'damarımı kesseniz kanım sarı kırmızı akar' diye. İşte o hesap.
İtalya'dan bir isim yaklaşıyor yine Maldini'nin rekoruna. İnsanlara yaşayan efsane sıfatı yakıştırmak çok kolaydır. Bu sıfatın tam karşılığını veriyor işte Francesco Totti. Zaten futbolu bıraksa da Roma'nın başına O'nun gibi bir teknik direktör yakışır.

5 Temmuz 2009 Pazar

O ŞİMDİ NEREDE ? #2



Roman Kosecki

Galatasaray tribünlerinin ex aşkı. 6 milyarlık rekor transferiyle tribünleri ayağa kaldırmıştı.



1990-1992 yılları arasında giydiği Galatasaray formasıyla kısa sürede futbolseverlerin sevgilisi olmuştu. Sonunu kendisine teklif edilen parayı beğenmeyip elinin tersiyle itmesi ve basının o dönemki deyimiyle ''yere atması'' hazırlamıştı. Bir çok maçta kritik gollerde imzası vardı fakat Galatasaraylıların gözünde hep o Werder Bremen maçında attığı golle özdeşleşti.



Sarı Kırmızıların ardından 1 yıllık Osasuna macerası, ardından 2 sezonluk Atletico Madrid günleri. Sonrasında forma giydiği 4 takımın her birinde birer sezon formaya giyerek veda etti futbola Kosecki nam'ı diğer Kosa.



O şimdi milletvekili. Polonya meclisi ''Sejm''de 2005'te ''Milliyatçi Parti'' çatısı altında siyasete atıldı ve o günden beri görevini sürdürüyor. Hatta Türkiye ile ikili ilişkileri yürütmekte ülkesi adına kilit görevi O üstleniyor.