21 Ağustos 2009 Cuma

TATİL ANILARI - 1


Gazetelerdeki köşe yazarları tatile çıktıklarında köşeslerinde '' ...... ...... senelik izninin bir bölümünü kullandığı için 1 hafta aramızda olmayacaktır '' şeklinde yazıları görürüz ve ne hikmettir ki o yazar tatilden döndüğü zaman ülke meseleleri için '' Tatil Anıları 1-2-3.... '' adı altında tatilde gittiği yerlerde halkla konuştuklarını yazıya döker. Bende bunun bir ekmeğini blogta bir yemek istedim. Tatilden döndükten sonraki ilk yazımda belirtmiştim, tatil için Marmaris'e gittim ve yaklaşık 12 gün Marmaris'te kaldım. Marmaris aslında halen daha Bodrum-Çeşme-Antalya ve çevresi gibi çok fazla keşfedilmediği ve genellikle turistlerin geldiği bir yer olduğu için sanki Türkiye değilmiş gibi görünse de yukarıdaki manzarayı görünce Türkiye'de olduğumu hemen anladım. İngiliz turistlerin sayısının bir hayli fazla olduğu Marmaris'te bizimkiler hemen kafayı çalıştırmış ve Manchester United'lılar için '' Red Devils of Manchester Bar '', Liverpool'lular için '' Anfield Bar '' Glasgow Rangers'lılar için '' Ibrox Bar '', Celtic'liler içinde '' Park Bar '' hemen kurulmuş. Bunun yanı sıra Glasgow Rangers'ın GS Store, Kartal Yuvası ve Fenerium'a benzer ufakta bir mağazasıda bulunuyor. Barlarda genellikle maçlar izleniyor ve maç zamanı barlarda yer bulmak hakikaten çok zor oluyor. Neyse tamamına uğramışlığım olduğu için hep ile ilgili ayrıntılı bilgileri de kısa sürede sizlerle paylaşacağım.

20 Ağustos 2009 Perşembe

O ŞİMDİ NEREDE #6


Youssouf Falikou Fofana

Galatasaray Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Monaco ile eşleştiğinde Weah ile birlikte korkulu rüyaydı. Fakat Küçük Bülent görev aldığı ilk maçta O'nu muma çevirmesini bilmişti. Tam 8 sezon forma giydi Monaco'da. Futbol hayatının sonlarında yolu Ege'ye de düştü. Karşıyaka'da sadece 6 maç forma giyebildi ama o 6 maça 3 gol sığdırmayı da başardı. Gazeteye verdiği bir beyanatta ''pas almazsam boşuna koşmam'' demişti.
Memleketi Fildişi Sahilleri'nde şimdi. Drogba'ların, Kone'lerin, Sanogo'ların yetiştiği ASEC Abidjan'da sportif direktörlük yapıyor.

MAJID MUSISI

Futbola 15 yaşında ikinci lig takımı Mulago'da başladı.

1992'de Stade Rennes'e transfer olarak Uganda tarihinin Avrupa'da oynayan ilk futbolcusu oldu.

Musisi 1994–95 sezonunda Bursaspor’a geldi.Bursaya ilk geldiğinde beyaz kıyafetleriyle ulucamiden çıkmayan ve sık sık gazetecilere pozlar veren Mususi ‘ye ne olduysa havasından mı suyundan mı Ülkemizde alkol e inanılmaz bağımlı olan maç ve antrenmanlara çıkmadan önce bile kutularca kırmızı bira içen bir insan haline geldi.Bu arada aslında Bursaspor yönetiminin hedefi Mususi den önce Mali'li Fernand Coulibaly'di. Ancak bu futbolcuyla yapılan görüşmeler çıkmaza girince Mususi’de karar kılındı 1995'te UEFA tarafından ilk kez düzenlenen UEFA İntertoto Kupası'nda takımının büyük başarılar kazanmasına yardım etti. Penaltıyla elendikleri Karlsruhe maçında tarihe geçen oyuncu "timsah yürüyüşü" adlı gol sevincini buldu. Bursaspor’dan ilk Gaziantep’e gitmesi gündemde olan Mususi bu haberi uçakta alır hemde Gaziantep deplasmanına giden Bursaspor uçağında hemen hostesten 1 şişe viski isteyen kara bela inene kadar içip Gaziantepli yöneticilerin yanına ağlaya ağlaya o halde çıkınca Gaziantep transferi bir anda biter .İyice zıvanadan çıkan majid 1997'de 16 yaşındaki baldızına tecavüzden hapis yatar ve onun için Bursaspor defteri kapanır.. Aynı yıl Türkiye'ye dönüp Bursaspor’un ardından Çanakkale Dardanelspor'a giden oyuncu ordada çok uzun ömürlü olmaz. Bursaspor’un emektar malzemecisi Davut kozan bir röportajda onun için şu satırları söler futbol hayatının son yıllarında tekrar Türkiye’ye döner ve İstanbulda’yım bana malzeme gönder diye telefon açar orda buluşurlar .Tam anlamıyla sıfırı tüketen mususi orda zenci birinin evinde kalmaktadır evinde kalığı adamın eşi tarafından da o evde istenmemektedir.Malzemeciler tarafından Bursa’ya davet edilen Mususi tesiste idman yapar ve malzemeciler hoca Nejat Biyedic’in yanına girerler hocam Mususi burada onun adına bir şans isterler; ama Nejat hocanın cevabı nettir,istemiyorum.Ve Mususi malzemecilerden aldığı borç parayla yine meçhule gider.

Daha sonra Vietnam takımı Dà Nang F.C.'de futbol oynadı ve burada da gollerini sürdürdü. Bu dönemde AIDS virüsünü kaptı.

Mususi 13 Aralık 2005'te akşam saat 20-00'de bakım merkezinden hastaneye taşınırken hayatını kaybetti. Ölüm nedeni AIDS'e bağlı böbrek yetmezliğiydi Mususi'nin .

Mususi ölmeden 1 gün önce Bursaspor’un malzemecisi ve top oynadığı dönemlerde en samimi arkadaşı olan Davut Kozanı arayıp Türkçe hakkını helal et kardeş demesi de Türkiye yi ve Bursa’yı ne kadar sevdiğinin göstergesiydi. annesiyle beraber Amerika'da yaşayan iki çocuğu olmak üzere toplam sekiz çocuğu olmuştur efsanenin.Ruhun şad olsun imparator hızlı yaşa genç öl akımının fırsatçı santraforu...

Yazan: Trainer


KADRO DERİNLİĞİ


Böyle bir şey olsa gerek.

CHELSEARMANI


Hep forma giymeyecekler ya bu kez de yeni sezon Armani cicileri için geçti objektif karşısına Chelseali futbolcular. Çok şık çok başarılı.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

ARAP USULÜ BARÇA FORMASI


REAL'İN ŞAMPİYONLUK ŞANSI


İki haftalık tatilin ardından pazartesi günü işe başladım. Tatil için Marmaris'e gittim ve iki hafta boyunca ne gazete okudum ne de televizyon izledim. Sadece dinlendim ve Liverpool'un Aquilani'yi, Real Madrid'in Xabi Alonso'yu, Wolfsburg'un da Martins'i transfer ettiğini daha yeni öğrendim. Tavsiye ediyorum futbolla çok ilgiliyseniz ve doğal olarak yıllık izninizi yazın kullanıyorsanız bunu yapın. Geldiğinizde bazı şeylerin değiştiğini görünce şaşırmak çok güzel oluyor. Neyse Marmaris anılarıma yakın zamanda başlayacağım. Fotoğraflarla birlikte çok ilginç görüntülerle özellikle İngilizlerin Marmaris'ta nasıl kendilerini ülkelerinden uzakta hissetmediklerini anlatacağım. Dönelim Salgado'nun Balckburn'e transferine. Real Madrid sezon başında inanılmaz transferlere imza attı ve bence yapılan en önemli transfer Salgado'nun Blackburn'e olan transferi. Takımdan ayrılması ile birlikte savunmada ve sağ kanattan yapılan atak başlangıçlarında takımı yıllardır sabote eden Salgado'nun olmadığı Real Madrid daha iyi işler yapacaktır. La Liga ve Şampiyonlar Liginde halen daha şampiyonluk favorim Barcelona ama Real Madrid, Michel Salgado'nun takımdan ayrılması ile birlikte şansını bence arttırdı.

DAMAGES

Bundan sonra arada bir böyle izlediğim ve beğendiğim dizi, filmlere yer vereceğim. Mutlaka izleyenler olmuştur. Avukatlıkla alakalı olan Damages öyle her zamanki avukatlık filmlerine benzemiyor. Komplolar , cinayetler , davalar belli olan bir konu üzerinden devam ediyor. Kopukluk yok , oyuncular çok iyi. 10 üzerinden 8.5 veririm. İmdb de 8.8'le oylamış.

O'NUN ARABASI VAR


Tuhaf adam Stephen Ireland. Canı sıkılır kaynak peruk yapar, arkadaşları dalga geçti diye ertesi gün çıkartır. Gol atar, tribünlere şortunu indirir, formasının altına Superman tişörtü giyer. Arabası da normal olmayacaktı elbette. Manchester City'de oynuyorsun, mavileri çekmişsin üstüne. Ne işin olur senin morla pembeyle. Maksat farklı olmak ya, çok iyi başarıyor bunu İrlandalı.

18 Ağustos 2009 Salı

Sylvia Meis

Bayan Sneijder'in kız arkadaşı , Real Madrid onu istemese ne olur ki...

BABASININ OĞLU #5


Xabi Alonso'nun oğlu Jon pek bir rahatsız objektiflerden. Hemen de geçirmiş sırtına Real formasını. 1.5 yaşında henüz. Babası geçen sezon Liverpool formasıyla Inter deplasmanındayken hayata gözlerini açtı. Babasının adı Xabier fakat Xabi deniliyor. Kendi ismi de aslında Jontxu. Bu yaşta ayak bastı çimlere Real Madrid formasıyla. Devamı gelecek mi bakalım.

EN ŞİŞMAN KALECİ


William Henry Foulke

Nam-ı diğer Fatty. Sheffield'ın gururu. 1897 yılında sadece 1 kez bile olsa İngiltere milli takım kalesini bile korudu. Futbola da doğduğu şehir olan Sheffield United takımında başladı. Tam 9 sene kalesini korudu Sheffield'ın. Akabinde 1 yıllık bir Chelsea macerası. Petr Cech yokken O vardı yani. İşin ilginç yanı aktfi sporculuk hayatına 141 kilo olarak başlamış, jübilesini de 165 kiloda yapmış. Oysa biz spor yapmak zayıflatır bilirdik. Boyu da 1.93. Yani uzaktan bakınca kalede bir çam yarması izlenimi veriyor. O'nunla çarpışan forvetler haritadan siliniyordu galiba.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

BATI-POLO


Genç Batistuta henüz 22'sinde bu resimde. Tüyü bitmemiş yetim modunda. 9 yıllık Fiorentina maratonunun henüz başında. ''Sus'' işaretinden çok uzak ellerini bağlamış ardında. Keşke yolu Roma'ya hiç düşmeseydi de kendini rezil etmeseydi. Roma Olimpiyat stadındaki olaylardaki çirkefliğiyle hayli eksi puan almıştı Türk hayranlarından. Sonrasında zaten değirmen Inter'de tamamladı kariyeri. Al Arabi'yi saymıyorum bile, para olmazsa olmazı insanın. Gitti memleketine, bıraktı ayaktopunu. Bindi atına verdi kendini poloya. Bir dönem O'nunla büyüdü. İyiki de vardı.

UNUTULMAZ


Gönüllerin tahtına yerleştiği yetmiyor bir de Romanya'nın gönüllü turizm elçisi olmuş Gheorghe Hagi. Sana her yakışır be Gica. Özledik valla.

MAVİLER


Chelsea'li futbolcular koro halinde kulübün marşı ''Blue Is The Colour''u seslendiriyorlar. Sene 1972. O zamanlar Roman Abramovich 6 yaşında henüz ve muhtemelen Chelsea diye bir kulübün varlığından bile haberdar değil.

BLUE IS THE COLOUR

Blue is the colour, football is the game
We're all together and winning is our aim
So cheer us on through the sun and rain
Cos Chelsea, Chelsea is our name.

Here at the Bridge, whether rain or fine
We can shine all the time
Home or away, come and see us play
You're welcome any day

Blue is the colour, football is the game
We're all together and winning is our aim
So cheer us on through the sun and rain
Cos Chelsea, Chelsea is our name

Come to the Shed and we'll welcome you
Wear your blue and see us through
Sing loud and clear until the game is done
Sing Chelsea everyone

Blue is the colour, football is the game
We're all together and winning is our aim
So cheer us on through the sun and rain
Cos Chelsea, Chelsea is our name.

Blue is the colour, football is the game
We're all together and winning is our aim
So cheer us on through the sun and rain
Cos Chelsea, Chelsea is our name.

16 Ağustos 2009 Pazar