24 Aralık 2010 Cuma

MİSAFİRPERVERLİK BU OLSA GEREK


Polonya 2nci Liginde mücadele eden Znicz Pruszkow takımının kendi stadında rakip taraftarlara ayırdığı özel tribün. Kulüp hiçbir masraftan kaçınmadan rakip taraftarın kendini hapiste hissetmesi için elinden geleni yapmış... Bizim stadlarımızda rakibe ayrılan yerlerle ilgili zaman zaman sorun yaşanır... Polonya ekibinden feyz alınsın, misafirperverlik en üst düzeyde maşallah...:)

25 Kasım 2010 Perşembe

ŞVANŞTAYGER KERE:)


Son günlerde en çok güldüğüm karikatürlerden biri. Tam da bizim PES turnuvalarını anımasatan bir kare. Ortada kendinden emin gayet cool bir şekilde Ercan, sağda Şvanştayger'in altından girip çıkan Özgür. Gökhan piyasada yok köşedeki pilavcıya gitmiş. Ben de hem spiker hem muhabir hem yorumcu:)

20 Kasım 2010 Cumartesi

ASLAN YÜREKLİ KAPTAN - ARDA TURAN


Kitapla ilgili söyleyeceğim fazla bir şey yok.
Ama..
İddiam şu...
Bu kitabı bir anne alsın ve okumaya başlasın...
Eğer "İlgimi çekmedi, bıraktım" derse, bu kitabı aldığı için o anneden çok içten bir şekilde özür dileyeceğim...
Buna söz veriyorum ...
Ama iddia ediyorum,
Bu kitabı öncelikle anneler okuyacak. Sonra babalar. En son çocuklar...
Bakalım en çok kim sevecek.
İsterim ki,
sizler de okuyun..
Sizlerle de konuşalım..


Böyle diyor Sabri Ugan kitabı hakkında. Kitabını edinip kendisine imzalatma imkanı bulabildim. O kadar akıcı ve anlaşılır bir dille yazmış ki bir solukta sayfaları ardımda bırakmışım da anlamamışım. Okurken kâh Arda'nın evinde, kâh antrenman sahasında buldum kendimi. Demek Sabri abi sadece maç anlatıp program sunarken değil, kelimeleri kağıda dökerken de çok başarılıymış. Bunu blogundan zaten biliyoruz fakat böyle bir kitap bir başarı öyküsü olarak kesinlikle herkesin kütüphanesinde bulunmalı. Giriş sayfasında imzası olursa da tadından yenmez...

22 Ekim 2010 Cuma

EIFFEL HATIRASI

Tanju Çolak'ın Paris gezisinden bir kare. Yok yok yanındaki Hülya Avşar değil. Eşi Aysu Çolak'ın ta kendisi...

19 Ekim 2010 Salı

ROAD TO LISBON

Ne varsa eskilerde var. Gerçi bu videodakilerin çoğu da hala futbol yaşantılarını sürdürüyor. Kimi bıraktı, kimi devam ediyor. Zidane ustayla başlaması yeter de artar bile. EURO 2004 öncesi Lizbon yollarına dökülüyor bizimkiler Vespa'larla. Türkiye'de yayınlandı mı hatırlamıyorum ama muhteşem bir çalışma olmuş.

18 Ekim 2010 Pazartesi

DÖVMEYE GEL


St. Etienne kalecisi Jereme Janot'un dövmesi. Yaptırdığı yer cesaret ister.

16 Ekim 2010 Cumartesi

HART BABA N'APTIN SEN YA?


Esasoğlanımız Manchester City kalecisi Joe Hart. City sahasında Manchester United'ı ağırlıyor. Dakika henüz 90+3. City 1-0 mağlup. Korner kazanılıyor. Çıkmadık candan umut kesilmez misali Hart da giriyor rakip cezaalana. Bunun Türkçe'de karşılığı ya herro ya merro, öyle bir tabir varsa tabii. Korner kullanılıyor, karamboldü, sen vurdun o çıkardı derken top dönüp dolaşıyor ve Unitedlı futbolcuların önünde kalıyor. Devamını da izleyin artık herşeyi anlatırsak tadı çıkmaz. Ama 90+3'teki o depar. Ne içtin be birader?

EMBED-Fast Goalie - Watch more free videos

MENÇISTIRINAYTID


Mençıstırınaytıd'dı o oyunun adı Manchester United değil. Yanlış yazmışlar. İlkokul talebesiyken telaffuzu buydu ötesini bilmem. Dayımlara her gidişimizde Amiga 500'ü olan Bilgehan abinin dizlerine tünememizin en büyük sebebiydi kardeşimle birlikte. Az joystick kırılmadı, az içlenilmedi yenilen gollerde. Kaleye de geçebiliyordun aynı zamanda. Ben kaleci, kardeşim futbolcu olur, birlikte önümüzdeki maçlara bakardık. Hey gidi günler hey. Menajerimiz mi? Tabii ki o zaman da Alex Ferguson'du.
Altta oyunun videosu da var. İlk bölümleri sıkıntılı biraz, yayıncı kuruluş görüntüleri hatalı geçmiş. İyi seyirler:)

Amiga 500 Games: Manchester United europe the game
Yükleyen EBP6. - DiÄ�er oyun videolarına göz at.

13 Ekim 2010 Çarşamba

ALFIE


Konu güzel, oyunculuk mükemmel, esasoğlan Jude Law olunca izlenesi bir film oluyor haliyle. Seyirciyle irtibat halinde olması, gereğinden fazla güzel hatun barındırması da cabası. 2004 yapımı, genç bir limuzin şoförü metropol erkeğinin hızlı hayatı ve akabinde gelişen olaylar. Hareketli başlayan ve öyle devam eden bir film. Sinema yazarı değilim ancak bu kadarını diyebilirim. O konuda da hakkını vermek gerekir Cineshoot-SirEvo'nun eline su bile dökemem.
Spoiler vermem, vereni de sevmem. Geç kalınmış olsa da mutlaka seyredilmesi gerekilen bir film. Ama en hoşuma giden repliği de paylaşmamak olmaz elbette;

''Ne zaman güzel bir kadınla tanışsanız, bilin ki ondan bıkmış bir erkek vardır.''

10 Ekim 2010 Pazar

KRAL ÇIPLAK!


Pardon Mesut Özil çıplak. Ya da herneyse. Aynı şey...

6 Ekim 2010 Çarşamba

2 Ekim 2010 Cumartesi

BAKKALDA ŞAMPİYONLAR LİGİ


Tipler numune, müzik harika, bakkal Guisseppe Meazza. Kim düşündüyse arzular da şelale.

1 Ekim 2010 Cuma

BARAJ DEDİĞİN BÖYLE OLUR


Fotoğraf Krassimir Balakov'un jübilesinden. Bulgaristan ve Stuttgart karşı karşıya. Üstad frikik kullanıyor ama arkadaşlarının ilginç bir tarzı var. Kuracaksan böyle kuracaksın barajı, sonra görelim frikik ustalarını.

PARDON


Sadece iki sorum var sevgili Alexander Song;

1 - Ne içtin?

2 - O kafandaki ne?

Saygılar...

24 Eylül 2010 Cuma

MEKANIN CENNET OLSUN KAZIM KANAT


O'nu da kanser illetine kurban vermiştik bundan tam 2 sene önce. ''Yılmayacağım, mücadeleme devam edeceğim'' diyordu. Etti de... Ama takdir-i ilahi ölüme karşı gelinmiyor. Azrail bir kere çalınca kapıyı giriveriyor içeriye. Sivri dili, futbolcuları soyadıyla telaffuz edişi ve bildiği doğrudan şaşmaması miraz kaldı biz genç nesillere. Ekranlardaki onca görüntü kirliliğinin arasında sevecen bir yüzdü Kazım Kanat. Kanser O'nu da yendi. Nur içinde yat güzel insan...

26 Ağustos 2010 Perşembe

UEFA AVRUPA LİGİ SPİKERLERİ


HJK Helsinki-Beşiktaş : Uğur ÖNVER
Trabzonspor-Liverpool : Ertem ŞENER
Karpaty Lviv-Galatasaray: Sabri UGAN
Fenerbahçe-PAOK : Cem YILMAZ

19 Ağustos 2010 Perşembe

ZEKAİ&TOTTI


Geniş Aile'den Zekai tarih ödevini neden yapmadığı konusuna açıklık getiriyor;
''Vay arkadaş... İçinde Totti olmayan Roma'ya Roma mı derim hocam ben?!?''

18 Ağustos 2010 Çarşamba

DEMETRIO ALBERTINI


Futbolu, daha doğrusu Milan'ı sevdiren, yegane isimlerden biriydi Albertini. Eksikliği hissediliyor herdaim gitti gideli. Kalbimin futbol yıldızlarından biri ve hep öyle kalacak. San Siro'da gözler her zaman o büyük ustayı arayacak.

Demetrio Albertini
Yükleyen Shooting-star. - En yeni ve en heyecanlı spor videolarını keÅ�fedin.

12 Ağustos 2010 Perşembe

MOURINHO&SA PINTO


Mourinho Porto'yu çalıştırdığı dönemde Bonfim'de otururken ev sahibi de Sporting Lisbon forması giyen Sa Pinto'dur. 2002-2003 sezonu. Porto-Sporting Lisbon maçı. Mourinho Porto'nun başında Sporting Lisbon maçına çıkıyor. İlk yarının sonlarına doğru Sporting'in sağbek oyuncusu Mourinho'nun önünde sakatlanır ve yerine sakatlıktan yeni kurtulan Sa Pinto girer. Devre olur ve Jose soyunma odasında Derlei'yi yanına çekerek gerekirse gol atmayı bile unutmasını ve sadece Sa Pinto'nun üzerine oynamasını ve O'nu yormasını söyler. İkinci devre başlar ve Sa Pinto'da yorgunluk belirtileri başgösterir.
Maçın bir anında Sa Pinto, Mourinho'nun yanına gelir ve diyalog şöyle gelişir;

Sa Pinto: Şu Derlei'yi çek artık tepemden!

Mourinho: Neden çok mu yoruldun?

Sa Pinto: Sakatlıktan yeni çıktım adam golü unuttu bana yükleniyor. Bıraksın artık yakamı.

Mourinho: İyi o zaman. Clayton'ı da alıyorum oyuna, hazırlan.

Sa Pinto: Sen delisin!

10 Ağustos 2010 Salı

FUTBOLUN DEVLERİ - MESSI


Star TV spor spikeri ağabeyim sevgili Uğur Önver'in özledim.com isimli ilk kitabının ardından ikinci kitabı, Futbolun Devleri - Messi kitapçılardaki raflarda yerini aldı. Üstelik bu kez futbolseverlerinin damarlarını Messi ile bamtelinden titretircesine.

"Messi, futbol tutkusu ile büyüdü. Daha okuma yazma öğrenmeden futbol okuluna başladı. Çelimsiz görünen bedeninden beklenmeyecek bir tekniği vardı. Tek çare, her gün iğne olmasıydı. Ama ailesi bu masrafı karşılayabilecek güçte değildi.

River Plate ise bu masrafı karşılamayı istemiyordu. Messi için umutlar tükenirken, hiç beklenmedik bir fırsat çıktı karşısına. Barcelona! Dünyanın en büyük kulübü, 13 yaşındaki Messi'yi kendi bünyesine kattı. Bit lakaplı küçücük bir çocuktan futbolda bir dünya devi olmaya uzanan yol!

İşte bunun sırrı bu kitapta! "

diyor ve Bill Shankly'nin bir cümlesiye özetliyor anlatmak istediklerini Uğur Önver...

"Bazı insanlar, futbolun bir ölüm-kalım meselesi olduğuna inanırlar. Sizi temin ederim ki ondan çok daha önemlidir."
-Bill Shankly "


Uğur Önver'in kaleminden Messi'yi okumak büyük keyif olacak.

5 Ağustos 2010 Perşembe

FORMALARDA ESKİYE DÖNÜŞ MÜ VAR?


Hani logoyu bilmesek Manchester United değil de Norveç Ligi'nden bir takım sanırız. Bol dökümlü, omuz, kollar desenli nakışlı formalar 90'lı yıllarda kalmıştı benim hatırladığım ama Manchester United bir geri dönüş gerçekleştirmiş sanırım. En son buna benzer bir formayı(altta) -ama daha sade- 1999-2000 sezonunda giymişti Kırmızı Şeytanlar.Yadırgadım ama zamanla gözüm alışır belki. Bilemedim...

3 Ağustos 2010 Salı

TANJU'DAN SEVGİLERLE

Şu devirde var mı böyle golcü, atıldı mı böyle bir gol tartışılır. Ya da yok yok tartışılmaz. Bir nesili Galatasaraylı yaptıktan sonra Fenerbahçe'ye gittiği gün akıtılan gözyaşları sele dönüştü ama O her zaman Türkiye'nin en büyük golcüsü olarak hatırlanacak kim ne derse desin.

BOŞUNA KIVRANMA REINA


O golü yiyeceksin nasılsa... Olimpiyat yolları taştan, Galatasaray çıkarmıştı bizi baştan o sene. Hani ''eve de yakın lan'' felsefesiyle bütün maçlara gitme kararı almıştık ama çekilen çile hesaba katılmamıştı pek. Gerçi iki maç sonra kamyonların kullandığı arka bölümdeki patika yolu keşfedince, millet stada 8 saatte giderken, bizim katettiğimiz mesafe 8 dakikaydı. Soğuk bir İstanbul akşamında polarlar giyilmiş, o da yetmemiş montlar çekilmiş, bununla da kalınmamış atkılar sarılmıştı. Maça izdihamdan 10. dakikada girilse de bu golü çıplak gözle izlemek de bambaşkaydı. Çikolata renkli frikikçi Cesar Prates'ten gelsin o zaman;
Golü taktım doksana
İzleyedur Reina

AVRUPA ÖN ELEME MAÇLARI SPİKERLERİ


4 Ağustos Çarşamba
Fenerbahçe-Young Boys :ErtemŞENER



5 Ağustos Perşembe
Beşiktaş-Viktoria Plzen: Cem YILMAZ

2 Ağustos 2010 Pazartesi

TATİL DÖNÜŞÜ HERKESE MERHABALAR


Geçen yıl yıllar sonra Marmaris'e tatile gittiğimde, hem koyları hem otellerin güzelliği hem de gece hayatının neşeli ve keyifli olmasından dolayı oldukça memnun kalmıştım ve bundan dolayı bu sene de '' Acaba nereye tatile gitsem '' diye düşünmeyip yine Marmaris'e gitmeyi tercih ettim... Geçen yıl da yazmıştım... İngiliz, İskoç ve Galli turistlerin fazlasıyla tatil için tercih ettiği Marmaris'te akıllı Türkler bu turistler için Anfield Bar, Red Devils of Manchester Bar, Ibrox Bar, Celtic Bar ve Sports Bar vardı. Bu yıl Sports Bar'ın yerine Everton Bar açılmış ama kaldığım 12 gün boyunca önünden sürekli geçtiğim Everton Bar'ın sinek avlaması sanırım sahibinin moralini bir hayli bozmuştur. Oysa hemen yanındaki ezeli rakibin Liverpool'un barı olan Anfield Bar'da yeri geliyor yer bile bulamıyorduk... Kısacası Anfield Bar yine geçen yılki gibi oldukça güzeldi ve hem servis hem de ortam oldukça başarılıydı. Tek fark Anfield Bar'ın akıllı yöneticilerinin Liverpool taraftarının gönlünü çalmak için Şampiyonlar Ligi Kupasının benzerini yaptırmış olmalarıydı. Kupa tamamen aynı... Bana da hazır görmüşken maket falan ama fotoğraf çektirmek düştü... Unutmadan Liverpoollularla geçen hafta Avrupa Ligi ön elemesinde Rabotnicki'yi 2-0 yendikleri maçı da izledim... Mekan sanki Fenerbahçe-Galatasaray maçı oynanıyormuş gibi doluydu ve son dakikalarda mekana gelenler geri dönmek zorunda bile kaldılar... Neyse olur da Marmaris taraflarına giderseniz geçen sene olduğu gibi yeniden tavsiye ediyorum bir akşam bu barların olduğu yere mutlaka gidin... Hele bir de maça denk gelirseniz keyfinize söyleyecek başka birşey kalmaz...
P.S. : Liverpool Rabotnicki maçından birgün önce Celtic Braga'ya 3-0 kaybedince, Rangerslıların Celtic taraftarıyla nasıl dalga geçtiğini görmek de güzeldi....:)

30 Temmuz 2010 Cuma

KAPLANIN ELLERİ PARDON GÖZLERİ


Henry'e patisiyle düzeltip İrlanda altıpasının içine topu yönlendirmesinden sonra oluşan antipatim şu tişörtün ardından yükselişe geçmiştir an itibariyle. Yıllardır hafızalardan silinmeyen Rocky ve Mr. T'nin rol aldığı efsane Rocky III serisinin final karşılaşmasındaki o sahne çocukluğumun en güzel hatıralarından biridir. Bu arada Amerika'ya hemen uyum sağlamış (anti-sem)patik Fransız.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

BUGÜNLERİ DE Mİ GÖRECEKTİK?

Kimine göre vefa, kimine göre profesyonellik, kimine göre yer değiştirme. Ne bir yöneticiyim, ne de futbolcu. Elbette o mantıkla düşününce olaylar farklı değerlendirilir. Ama bir taraftar olarak baktığımda, Real Madrid'i destekliyor olsam, Raul'ü böyle görmek yüreğimi sızlatırdı. Dile kolay 1994-2010 yılları arası bir nesli büyüttü. Attığı goller sadece İspanya'yı değil, dünyayı ayağa kaldırdı. Schalke için akacak artık teri. Real Madrid benim için Raul Madrid'di. Neyse ki Jose orada. Yoksa hiç çekilmezdi...

PIQUE VE BOJAN VE PUYOL


Sadece sahada değil tribünde de destek var takıma. Bu tabloyu ben bir yerlerden hatırlıyorum sanki.

SABRİ UGAN O GOLÜ ANLATIYOR


Sağolsun ricamı kırmadı ve satırlara döktü yüreğindekini Sabri ağabey. Yarın akşam oynanacak Galatasaray-OFK Beograd maçını da Türkiye O'nun sesinden izleyip dinleyecek. Ben bu konuda biraz daha şanslı oluyorum sanırım, O maçı anlatırken yanında olacağım.
Athletic Bilabao maçıyla verdik startı. Soğuk bir dersane günüydü o günün sabahı. Beyazıt Meydanı'nda kafasında tuhaf şapkalarla Basklıları görünce takılmadan duramamıştık zaten. Saatler sabahtan 21.45'e ayarlanmıştı. Kalpler başka atıyor, heyecan tavana vuruyordu. Galatasaray tek kale oynuyor, 2 metrelik Robert, Hakan Şükür'ü kilitliyor, Kral'a adım attırmıyordu. Sürpriz gol Okan'dan geliyor, ama biz daha tekrarını izlerken İsmael Urzaiz defansın hatasını affetmiyordu. Sinirler gerilmiş, soluklar tutulmuş, kalp atışları iki katına vurmuştu.
Gelin devamını Sabri Ugan'dan dinleyelim;

"Tamam belki 20 olmadı ama, en azından iyi futbol ve "bol bol pozisyon" var...:)
Fenerbahçe'nin Old Trafford'da, Manchester United'ı Boliç'in golüyle 1-0 yendiği maçı Süper FM'den naklen anlatmıştım.
Onu saymayalım.
Biraz geriye saralım.
Benim, "yerinden" anlattığım ilk maç 1997 Kupa Galipleri Kupası maçıdır. Büşah Gencer'in beni görevlendirdiği küçük kağıt parçasını hala saklarım. O güne kadar çok fazla tecrübe sahibi değildim ama gözünü kırpmadan Rotterdam'a göndermişti. Barcelona - PSG Finali..
Sanırım o şansı iyi kullanmış olmalıyım ki, o zamanlar (Teleon'da) bir dolu Süper Lig maçıyla birlikte Şampiyonlar Ligi (4 final) anlattım..
"Hangi takımı tutuyorsun?" sorusu sonrasında yapılan yorumlar şöyledir "Ben senin Galatasaraylı olduğunu biliyorum"
Bunun nedeni, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde çok başarılı olduğu senelerde neredeyse tüm maçlarını benim anlatmış olmamdır.
Atletic Bilbao, Rosenborg, Real Madrid, G.Rangers, Monaco, Olimpiakos hemen bir çırpıda sayabildiklerim. Az biraz daha yoklasam hafızamı daha da çıkar elbet.
İşte bütün o galibiyetlerde hep ben vardım ekran mikrofonlarında.
Evet...
Başlangıç noktası olarak Athletic Bilbao maçını almak gerek.
Şampiyonlar Ligi'nde o sezonun Ali Sami Yen'deki ilk karşılaşmasıydı.
O maçta efsane kaptanlardan Cüneyt Tanman'la birlikteydik.
90+'lar başlamıştı.
Maç 1-1 devam ediyordu.
İçimden bir ses "Galatasaray bu maçı alacak" diye fısıldıyordu kulağıma ama mantığım da haykırıyordu "Nasıl olacak bu iş? Biraz sonra duyacağın düdük maçı bitirecek"
İşte kalbimle mantığımın deli gibi kapıştığı o dakikalarda Tugay orta alanda bir top kaptı.
Yemin ederim içimde kelebeklerin kanat çırpmaya başladığını hissettim.
Tugay aldı ve solundaki Hagi'ye verdi.
Hagi topu dokundu..
Biraz ileri açıldı.
Sonra bir daha dokundu..
Vuruş mesafesine yaklaştı..
Ve o muhteşem sesi duydum..
"Dummm!!!"
Hagi vurmuştu.. Athletic Bilbao kalecisi Etxeberria'nın topa uzandığını gördüm.
Yemin ederim Ali Sami Yen'de "Çıt" çıkmıyordu.
O sessizliği sanırım benim çığlığım bozdu önce..
"Goooooooooooooolllll" diye bağırdım.
Ama, topun filelerle buluştuğunu görmemiştim.
Hagi vurmuştu,
Etxeberria uzanmıştı ve ben "Goooll" diye haykırıyordum...
Cüneyt ağabey ensemden tuttu, yerden kaldırdı...
Goldü...
Evet evet goldü...
Galatasaray o sezonun Ali Sami Yen'deki ilk maçında Athletic Bilbao'yu 2-1 yenmişti... :))"


Eline diline yüreğine sağlık Sabri ağabey...
OFK Beograd maçında da senden bol gollü bir galibiyet bekliyoruz:)


ŞİMDİ REKLAMLAR


Euro 2004 öncesi Pepsi reklam atağına geçerek büyük sükse yapmıştı. Tabii ki futbol dolu bir yaz öncesi olduğu için yıldızlar kadroya dahil edilmiş, pudralanmış ve kadrajlar ayarlanmıştı. Beckham ve arkadaşları zalim kumandana kafa tutuyor. Kadroda kimler yok ki...
Roberto Carlos, Raul, Ronaldinho, Totti ve çiçeği burnunda Beşiktaşlı Guti...

27 Temmuz 2010 Salı

MARADONA by KUSTURICA

Maradona'yı bir kez daha sevmek için güzel bir sebeptir, O'nu Kusturica'nın objektifinden izlemek. İngiltere'ye attığı yüzyılın golü, başkaldıran yapısı, sempatikliği ve neden dünyanın en büyük futbolcusu olduğunu anlatıyor Maradona. Defalarca izlemek isteyeceğiniz, kaçırmamanız gereken bir yapım. Şiddetle tavsiye ederim.

NASIL ANLATALIM BU GOLÜ ŞİMDİ SİZE?


Eveeeet Sabri abi. Gün bugündür. Muhtemelen sabah şirkete geldiğinde bu postu okuyacaksın ve kayıtsız kalmayacaksın adım gibi eminim:) Hagi o gün Monaco'ya o golü attı, hem de öyle bir taktı ki Porato hala topu filelerden çıkarmaya çalışıyor. Ali Sami Yen'e her gidişimde gözlerimle o mesafeyi kestirip, kaleyi tutturup o golü hayalimde izliyorum. Sen o gün '' nasıl anlatalım bu golü şimdi size?'' demiştin. Gerçekten anlatılmaz yaşanırdı o an. Ama 10 sene geçti artık üzerinden. Şu golü bize bir kaç cümle de olsa bir zahmet anlatıver, bizi o geceye geri götürüver. Bu da kardeşinin nacizane bir ricası olsun:)

DÜNYA KUPASINDAN KARELER

Kafayı topa vermek budur!


Gel gel gel! Kır şimdi tam sol yap öyle gel!


Suçüstü yakalanmak böyle bir şey olsa gerek...


Gio Dos Santos nasıl bir pozisyondan sonra bu hale geldi acaba?

Kaçınılmaz sonu kabullenen bir yüz ifadesi...


Denge...


Peki peki anladık!

GÜNE TEBESSÜMLE BAŞLAMAK


Pazartesi sendromu da atladıldı, ay sonu da yaklaşıyor. Gelişmeler olumlu yönde. Bir katkıda benden olsun bari. Yeni güne tebessümle başlayalım. Erdil Yaşaroğlu'nun en beğendiğim karikatürlerinden biridir bu. Mükemmel ötesidir hatta:)

26 Temmuz 2010 Pazartesi

BATTAL GAZİNİN OĞLU


John Terry, Disneyland macerasında Kral Arthur'un efsanevi kılıcı Excalibur'u saplandığı yerden çıkartmaya çalışıyor. Bu sahne bana bir yerden tanıdık geliyor ama nerden???

HORMONLU FANTOM VE HORMONLU ADRIANO


Fantom ormanda hızını alamamış ve Roma'nın antrenman sahasına dalmış. Bu biraz hormonal hali ama. Ziyanı yok Adriano alışkın fazla kilolara o yüzden yadırgamaz hiç. Roma taraftarının kendisinden beklentisi oldukça fazla. Yeniden doğuş diyorlar Adriano'nun İtalya'ya dönüşü için. Bakalım bu macerası nasıl sürecek?
Bekleyelim, görelim...

HAYROLA VAN BOMMEL?


Evden özel sipariş mi verildi yoksa final topunu hatıra olarak mı saklamak istedi bilinmez ama akıllı bir iş yapmış Van Bommel. Benim gibi arşiv ve hatıra manyağı olsa gerek kendisi de heralde. Dünya kupasını kaybetse de belli ki final topu Jo'bulani'yi şansa bırakmak istememiş.

DIEGO'DAN İNCİLER


''Prens Charles bir gün benimle görüşmek istedi. Fakat bu teklifi geri çevirdim. O'nun o kanlı elini sıkmak istemedim. Falkland Savaşı'nın acı hatıraları hala hafızamda.''

KES BİR YARIM YAĞSIZ OLSUN


Messi ve yenge başbaşa yemekteler. Konuk futbol yıldızı olunca böyle masanda keserler döneri. Döner dedim gerçi ama başka bir yöresel yemek midir onu da çözemedim. Neticede o şişe takılıyorsa ve dönüyorsa dönerdir gözümde. Bu arada aman hocam dikkat, Messi bu. Bıçağı pek bir sakat tutmuşsun. Messi de nasıl hayran hayran izliyor kerata.

YAPMA BUNU! YAPMA BUNU!


Maradona'dan sonra Pato da vuvuzelalı poz verenlerden. AIDS'le mücadele yararına bir organizasyona katılmıştı genç Pato. Orada da eli boş durmamış anlaşılan. Liglerin başlamasına birşey kalmadı. Tottenham önderliğinde 6 Premier Lig takımı sahalarında vuvuzelayı yasaklamıştı. Bakalım bu durum bizim ligimie nasıl sirayet edecek. Tuhaf milletiz vesselam. Televizyonda izlerken söveriz, ama kendimiz yapsak severiz. ASıl merak konusu ise vuvuzelası olmayan taraftarın nasıl bir tepki göstereceği!

PİYANİST


Interli Julio Cesar tartışmasız dünyanın en iyi kalecisi. O eller sadece top tutmaya yaramıyormuş demek, başka marifetleri de varmış da bizim haberimiz yokmuş.