3 Nisan 2010 Cumartesi

ŞİMDİ REKLAMLAR


2002 Dünya Kupası öncesi haliyle firmalar futbol reklamlarını abartmışlardı. Bu konuda başı çekenlerden Pepsi de iddalı yapımlarıyla adından fazlasıyla söz ettiriyordu. Söz konusu istikamet Japonya olunca akla ilk gelenlerden biri de sumocular oluyor elbette. Pepsispor'da Buffon'undan Davids'ine, Rui Costa'sından Roberto Carlos'una, Raul'undan Beckham'ına kimi ararsan var. Elemanlar antrenman yaparken sahayı sumolar basıyor ve Pepsi'sine maç teklif ediyorlar. Kim kazanır dersiniz?

TRABZON'A MESSI GELMİŞ!


Süleyman Demirel'den zerre hazetmem ama ''benzin vardı da biz mi içtik'' lafı hâla krizlere sokar beni. Ben de fotoğrafa bakınca onu sordum kendime. Messi Trabzon'a geldi bizim mi haberimiz olmadı? Tabii ki yolu düşmedi, ama bu hiç olmayacağı anlamına gelmez elbet. Bakarsınız Karadeniz temsilcisi Şampiyonlar Ligi'nde fırtınalar estirir ileride belli mi olur? Şu an için Messi'nin Trabzonspor'la tek ortak yönü bordo mavi olsa da; Hrvoje Cale de, Lionel Messi'ye benziyor be kardeşim.

TERRY İLE PS


Çocuğun yüzündeki ruhsuzluğa bakar mısınız? Alt komşuyla oynuyor sanki. Terry bile daha heyecanlı.

IVANOV'A HAYRAN OLMAK


Trifon Ivanov. Nam-ı diğer Kurtadam. Bulgaristan'ın 1992 Dünya kupası ve 1996 Avrupa Şampiyonası başarılarında Stoitchkov'un arkasında, defanstaki görünmez kahraman. CSKA Sofya'nın Stoitchkov, Kostadinov ve Luboslav Penev ile birlikte Avrupa futboluna armağanlarından biri. Şampiyonlar Ligi'nde Rapid Wien formasıyla Kadıköy görmüşlüğü de var üstelik. Yıllar geçince unutuluyor ismi ama geçtiğimiz günlerde bir paylaşım sitesinde bir arkadaşımın O'nun hayranı olduğunu görmem eskilere aldı götürdü beni. Milletin ilkokuldan arkadaşını aradığı bir yerde, bizimki Ivanov'u çok mu aramış onu merak ettim sadece:)

31 Mart 2010 Çarşamba

BİR MASALDI KOSECKI


Tarihler 4 Mart 1992'yi gösterdiğinde, Werder Bremen-Galatasaray Kupa Galipleri Kupası çeyrek final ilk maçını izleyip, o günü yaşayıp unutabilen azdır heralde. Gerçi iki hafta sonrası Ali Sami Yen'de karlar altında Rotariu'nun çizgide dokunamadığı topla daha bir trajediye sahne olacaktır bu eşleşme. Zira çeyrek finalde eşleşilen Werder Bremen, sezonun sonunda Kupa Galipleri Kupası'nı finalde Monaco'yu 2-0 yenerek müzesine götüren taraf olmuştur. Her ne hikmetse ilk yarıyı evde, ikinci yarıyı da 10 km. uzaktaki dayımlarda izlediğimizi hatırlıyorum. Çünkü umutsuz gidilen Bremen deplasmanında devre, Roman Kosecki'nin golüyle 1-0 önde kapatılmış ve tur umutları daha bir artmıştı. Dayımlarda toplanan ahali ise galibiyet sevincini birlikte kutlayalım diye bir telefon kadar uzaklıktaydı bize.

Tanju'nun ardından transfer rekoruydu Polonyalı fakat ilk sezonunda bekleneni verememişti. Punk yaptırdığı saçlarıyla aykırılığını ispatlamış, yönetimin verdiği parayı beğenmeyip yere atarak da tescillemişti.

Galatasaray'a transfer olduğu Legia Warszawa takımında şu an oğlu Jakub Kosecki forma giyiyor üstelik aynı babası gibi forvet mevkiinde. Zaman ne çabuk geçiyor, ya da biz yaşlanıyoruz. İlk şıkkı tercih ederim her daim.

Kosecki ile ilgili diğer yazı: O Şimdi Nerede? #2

SPARTACUS: BLOOD AND SAND


Yok yok şart oldu artık bir kaç satır karalamak lazım bu dizi hakkında. Ailecek severek izliyoruz diyemeyeceğim çünkü fazlasıyla şiddet ve cinsellik içeriyor. Mümkünse yalnız veya kankalarla izlenmesi tercih edilir. Dizi olmasına rağmen film tadında sürükleyici senaryosu, çekimleri, özellikle dönem filmi seven biri olan benim için fazlasıyla etkileyici. 300 Spartalı kesmedi diyorsanız sizi Spartacus izlemenin keyfine davet ediyorum. Çoban Sparta :) pardon Çoban Salata blogundan Cenky sağolsun ayrıntılı bir şekilde incelemiş ve analizini yapmış bize fazla söz düşmez diyelim ve linki verelim.

29 Mart 2010 Pazartesi

SAHADA TANIDIK CİSİM VAR


Futbolseverler hafızalarını biraz zorlasalar hatırlayacaklar. 17 Ekim 2009'da oynanan Sunderland-Liverpool maçında Darren Bent'in şutu, plaj topundan cesaret alıp Reina'yı yanıltarak filelerle buluşmuştu. Liverpool o golle Sunderland deplasmanından 1-0 mağlup ayrılmış ve Rafa Benitez'in koltuğu daha bir sallanmaya başlamıştı.

O maçın rövanşı dün Anfield Road'da oynandı. Torres ve Glen Johnson (tam basketbolcu ismi), plaj topuna ihtiyaç duymadan, attıkları gollerle havalandırdılar Sunderland filelerini. Ama taraftarlar muziplik yapacaklar ya, Reina'ya günün anlam ve önemini sahaya yine bir plaj topu atarak hatırlatmışlar. Fakat bu kez asayiş berkemal. Stewart abimiz topu götürmekle kalmamış, havasını da indirmiş işi sağlama alarak.

28 Mart 2010 Pazar

GÖZÜ İŞTE ELİ OYNAŞTA


Daniel Alves bir dümen çeviriyor ama hadi bakalım. Eli de dili de durmuyor adamın. Xavi tamamen olaya konsantre, Messi kulağı ağır işiten ihtiyar modunda. Bu arada Alves efendi; o sol elin orada işi ne?

SYLVIE FOREVER


Kelimeler kifayetsiz kalıyor. Rafael van der Vaart'ın Türkiye'ye gelme ihtimali az olsa bile O gelse bari en azından bir günlüğüne.