20 Mayıs 2010 Perşembe

BAŞIMIZ SAĞOLSUN

Böyle bir günde ne futbol yazılır ne de konuşulur. Az değil 28 can kaldı toprağın altında. Allah rahmet eylesin, geride kalanlara sabırlar versin.

YARAMAZ HENRY


Evde dinlenecek adam bir huzur vermiyorlar. O da dünden razı zaten kanı kaynıyor. Kapı çalış ve ''Sorry boss'' sahneleri mükemmel. Reklam Arsenal yıllarından. Seyredin ve hatta doyamayın inşallah.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

ANDREA CARNEVALE


İtalya 90 dünya kupasında spiker Abidin Aydoğdu'nun buğulu ve burnundan sum damlarmış gibi konuştuğu ses tonundan hatırlıyorum Carnevale'yi. ''Cardevalehhh'' derdi biz de mest olurduk rengarenkli televizyonun karşısında. Zaten o dönemi unutmak mümkün mü? Maldini, Ancelotti, Tassotti, Giannini, Vialli... Her ne kadar o kupada Alman olsam da İtalya'nın yeri başkadır her dünya kupasında.

Carnevale, Napoli topçusuydu o dönemler. Dünya kupasından sonra soluğu biraz daha kuzeyde, Roma'da almıştı. Ama ne akla hizmet 5. maçta doping kullandıysa aldığı 1 yıllık ceza O'nu futboldan uzaklaştırmıştı. Sonrasında da belini bir türlü doğrultamadı zaten. 4 senelik Roma kariyeri, Napoli'yi mumla arattı. Ardından sana Serie B yolları bana kurşunlar. Pescara, Udinese, yine Pescara derken futbol haritasından silindi gitti. Şimdi 49'unda, torunlarına masal anlatacak yaşta. Severiz kendisini, kalbimizde ayrıdır herdaim yeri.

UĞUR ÖNVER - ÖZLEDİM.COM


Herkesin bir özlemi, bir hayali vardır elbet. Hayali özlemek en güzelidir ama. Elindeyken kıymetini bilmezsin bazı şeylerin, kayıp gidince anlarsın avuçlarının tâ içinden. Bazen de gözlerin tamamen kapalıdır. Ama o kapalı gözlerle yanlışları görürsün daima. Yaş kaç olursa olsun farketmiyor. 9. sınıf da olsan, 29 da olsan aynıdır özünde insan. Bir özlem,bir umut ve bir hayal Duru ve arkadaşlarının yaşadığı özledim.com'da. Hepsi grubundan birini dahi yolda görsem bile tanımasam da, Hannah Montana'nın bir şarkısını bile dinlememiş olsam da; bu kitap anlayana içinde bir çok gizemi barındırıyor. Hayaller, dostluklar, düşmanlıklar, aşk, bağlılık ve sürprizler... Daha ne olsun ki?
Başından sonuna kadar keyifle okudum, sayfaları çevirdikçe bir sonraki sayfayı merak ettim. Duru'nun -hiç duyamadığım- sesini, Betül'ün Barcelonalılığını, Naz'ın kemanını, Zeynep'in donuk bakışlarını, Doruk'un herdaim uzanan dost elini sevdim. Kalemine sağlık Uğur ağabey. Devamını beklerim...